"TÜM KARDEŞLERİMİZİ DÜŞÜNMEYE, ÜRETMEYE VE CESARETLE SORUNLARIMIZI SAHİPLENMEYE ÇAĞIRIYORUZ
28/01/2011
Esen Zafer (Çyüpha)
HİÇ KİMSENİN MASUM OLMADIĞINA DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR.
28/01/2011. Emperyalist ülkelerin siyasi hedefleri doğrultusunda, ortaya atılıp sakız haline getirilen Herkes = Çerkes Siyasi söylemine karşı yapılan çıkış, karşı bir saldırı alarak sindirildi. Bu sinmede, elbette bir neden var.
Bu söylem de hiç kimsenin masum olmadığına dikkat etmemiz gerekiyor. Neden? Bir Abhaz Federasyonu, ve söz hakkı kullanan dernekler olmasına rağmen bu çalışmaların son aşamasına, gelene dek üzerine hiöbir açıklama yapılmamıştır. Haberimiz yoktu! Ancak gerçekten kendisinden bazı gerçeklerin saklanıldığı kişi ve kurumların gerekçesi olabilir. Sinmenin nedeni de budur. Aynı söylem savunularak köşelerden karşımıza çıkıyor. Ve henüz yasal olarak birşey düzeltilmiş değil.
Konuyu gündeme taşıyan karşı çıkış yazısına tepkinin, bu denli fazla olmasıyla sağlanan dikkat dağıtılması ve anında toparlanarak ‘’Abhaz kardeşlerimizin’’ "kendilerini ifade etmesi hakkına" indirgenmesi ile de son darbeyi aldı. Dilimiz döndüğünce bu eksen kaydırmasına dikkat çektik. Elbetteki, ısrarla bunun takipçisi olacağız.
Eğer bizler, başka bir zaman boyutunda, dünya olgularından tamamen uzak değilsek, gözümüzü etrafta bir çevirmek ve içinde bulunduğumuz konumu anlamak zorundayız. Eğer anlamaz ve kendi iç dinamiklerimizi, dogru kulvarda konuşlandıramazsak, birilerinin satranç tahtasında at bile olamaz, piyondan öteye geçmeyiz.
Öncelikle bakışlarımızı içe çevirmek gerekiyor;
Abhaz Federasyonu kurulması esnasında iki yönlü bir olay gerçekleşti.
1. A) Uzun süre, Diaspora Abhazlarının, kendileri adına uygulanan politikalara karşı hoşnutsuzluğu artan kesimler, önderlik yoksunluğuna, dikkat çektiler. Bu talep, iyi bir zamanlama ile kurulan Abhaz Federasyonu ile birlikte, yatıştırıldı.
B) Aynı zamanda da, Abhaz Federasyonuna yapılan (ayrılıkçı, hain vb..) suçlamalarla gözden tamamen düşürülmeye çalışıldı.
2. Kaffed kendi bünyesi içinde kalan abhaz (apsuva) veya kendi seçimleri ile "abaza" kesimini, elinde tutacak önlemleri harekete geçirdi. Böylelikle Ayrılıkçı damgasını savuşturan kesim, yeni kurulan masalarla, kendini iç muhalefetsiz, güçlendirme fırsatını yakaladı.
Şimdi soralım, bu güya "ayrışma" gerçekleştiğinde ne oldu? Her iki kesimin ortak paydası, Diasporadaki Kafkas Halklarının
gerçek sorunlarına sahip çıkmamak.
Bunu çoğu zaman Kültür Derneklerinin politika yapamayacağı! Paravanının arkasına saklanarak yapıyorlar. Gerçekte bu böyle midir?
Sayın Fatih Atan’ın ;
...Abhazya'nın (Adıge "Çerkes" - Abhazya Cumhuriyeti) olarak adlandırılmasını isteyenlerin, Abhaz = Adıge (Çerkes), Kuzey Kafkasya'da ki Herkes = Çerkes diyerek Diasporanın ilgi alanını yanıltmakta başarı sağlayan ünlü! ünsüz! Abhaz - Adıge Diasporası'nın bütün entelleri acaba kendilerine hangi "yeni siyasi stratejiler" çizeceklerdi...
vb.. soru ve uyarılarla, dikkat çektiği gibi, uzun süredir pişirilen bir siyasi atak gerçekleştiriliyor. Hem de bir koldan değil...
(Tamamını okumak için;
http://www.abhazyam.com/index.php?option=com_content&task=view&id=2248&Itemid=1)
Bizlerin görevi, bu türden siyasetlerin amaç ve niteliğini açık bir biçimde sergilemek, hem toplumumuza hemde diğer kardeş halklara karşı sorumluluğumuzu yüklenmeliyiz. Aksi takdirde geçmişte düştüğümüz hataların içinden asla çıkamaz, onları da bizleri de piyon olarak kullanan, emperyalist çıkışlı siyasetlerin oyuncakları olmaktan öteye gidemeyiz.
Ne yazık ki bazı insanlarımız, gerekli çalışmaları yapmak için olanak yokluğu gibi, çocuk kandırıcı ve moral bozucu söylemlere sarılıyorlar. O da olmazsa, saldırı unsuru olarak kullanılan, bozgunculuk, ayrılıkçılık görüntüsü vermek gibi, niyet perdeleyici bahaneler öne sürüyorlar.
Pratik olarak toplumun tüm kesimlerinin, duymaları, bilmeleri gereken meseleler, kol kırılır yen içinde kalır anlayışı ile, bilerek veya bilmeyerek, dar bir kesimin içine hapsetmeye çalışılıyor. Gelenekler paravan yapılarak siyasetler toplumun denetiminden çıkarılıyor. Onlara, sözcülük iddiasında olan kesimler arasına bir duvar çekiliyor.
Çünkü biliyoruz ki, bizleri kendi amaçlarının kuklası yapmak isteyen çevreler, uzun süredir teknolojik olanaklarını devreye sokarak, değil toplantılarda veya aramızda konuşulanları bilmek, yatak odalarımızdan dahi haberdarlar.
Abhaz Federasyonu kurulduğundan bu yana, beklentilerin yönü elbette Federasyona çevrildi ve bu arada daha önce Kaffed yönetimine yükselen sesler, daha uzun bir yol kat ederek, önce Abhaz-Fed den bir tepki bekledi ve sonra sesini yükseltmek zorunda kaldı.
Bundan Abhaz Federasyonun’un kurulmasının yanlış olduğu çıkarsamasını yapanlar iyi niyetli değildir. Bundan çıkması gereken sonuç Federasyon Yönetiminin değişmesidir.
Sorunlar ve adımıza yürütülen siyasetler karşısında tavır almak asla maddi koşulları gerektiren bir şey değildir. Ta başından bu yana, gözlemlediğimiz her aleyhimize oluşumda, kendileri ile iletişim kurmaya çalıştık. Bunun cevabı olarak, etken olunan çevreler içinde bazı insanlarımızın, dışlanmasına, aleyhlerinde probogandalar yapılmasına şahit olduk. İşte bu da çirkin bir politikadır. Apsuvalıkla, gelenekle alakası olamayacak bir politikadır. Bu suskunluk ve oyalama politikalarının sonuçları olarak ta, Milli Eğitime sunulan "Çerkes Dili Abhazca" rezaleti doğmuştur.
Bu tür eylemler iki yanı kesen bıçak gibidir. Açık anlatalım. Normal koşullarda, pardon benim bir etnik kimliğim var, toprağım var, hadi millet topumuza "Çerkes" diyor ama
bu nerden çıktı veya neden Şimdi? Hayır öncelikli sorunumuz bu değil. Sorularını sorabilecek olanların, akıllarına "ayrılıkçı" diye kurt düşürülmüştü. Fakat büyük bir kesim Abhaz- Adige kardeşiliği çatılarıyla, bu kurtun başını ezmişti. O halde aklı bulandıracak başka söylemler de gerekli. Sonuçta bu Çerkes dayatması, Abhaz Halkına değil (gülerler adama) kendi tabanlarına dayattıkları bir kimliktir. Buna karşı çıkacağımızı bilmiyorlar mı? Neden bu kadar saldırılıyor? Eskişehir'in dillendirdiği yazının neresinde Kafkas halklarının etnik varlıklarının reddi var? Yok. Burada esas hedef te kendi tabanlarını ingiliz hizasına sokmaktır.
Neden Şimdi? sorusuna bizler cevap ararken, Gürcistan’ın her türlü taktikle saldırmazlık anlaşması imzalamadığına, Sorosçuların, jamestown’cuların diplomatik faaliyetlerine, Almanya nın Rusya üzerinden Kafkaslara yaptıkları yatırımlara, Türkiye’nin inşaat,silah,enerji alanındaki yatırımları ve sözleşmelerine, Rusya-BP anlaşmalarına, Soçi olimpiyatları nedeniyle bölgeye yapılan yabancı sermaye kaynaklarına, dikkatle bakıyoruz.
Böyle bir noktaya sürüklenirken bizlere sözcülük yapanların suskunluğu tavırsızlığı hoş görülebilinir mi? Getirdiğimiz önerilerin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilinirdi en azından. Bunun yerine takınılan yok sayma, susturma, yönteminin yorumlanmasını herkesin kendi vicdanına bırakıyoruz.
Önümüzde yeni bir dönem var. Bizlerin, Abhaz Federasyonuna ilettiği yazıların tamamı bizde mevcut. Bunu büyüklerimizden öğrendiğimiz saygı gereği kısmen doğrudan kendilerine yaptık. Talep ve gerek olduğunda yayınlayabiliriz.
İçimizde olan biteni, tahlil edip tutarlı bir yol izlemediğimiz sürece, "kendimizi temsil etme" meselesine indirgenerek yanıltılan, çok daha kapsamlı bir politikanın figürleri olmaktan öteye gidemeyiz. Ve tarihte, insanlıkta, bizi arnavut kaldırımı gibi yollarına döşeneceğimiz, emperyalizmin getireceği daha fazla acı ve kanın hesabını sorar.
Ne yazık ki, pek çoğumuz okumuyor gözlemlemiyoruz. Abhaz Fed kurulması esnasında Murat Asugba kardeşimizin dile getirdiği çok önemli bir ayrıntı vardı.
...Mikro-Makro Miliyetçiler-Şovenler,Rus-Amerikancı vs…Liste dahada uzatılabilir ama nedense bu oluşumların içerisinde "gerçekçiler" pek gözükmüyorlar ve seslerini de fazla çıkarmıyorlar.
Diasporada ve anavatanlarımızda ki Burjuvazimiz "Sermaye güvence ister" tanımını doğrularcasına içinde yeraldıkları Sermaye Hiyerarşine eklemlenmiş olarak, o hiyarerşideki gereklilikler,ihtiyaçlar doğrultusunda daha aktif ve kendi konumlarına göre daha tutarlı bir ortak çaba içerisindeler, toplumun diğer kesimlerinde yeralan ideolojik anlayışlar tarafındanda genel olarak sert şekilde eleştiriyorlar...
( Tamamını okumak için :(
http://hamburgabhazyadostlukdernegi.blogspot.com/search?updated-max=2010-08-20T07%3A27%3A00Z&max-results=10)
Neden bu yapılanmayla, piyon olacağımızı ve neden içimize dönmemiz gerektiğini bu günün olaylarına bakarak anlamak olanaklı.
Tunusta ki olayları biliyorsunuz. Basında bunun ardından,Libya, Mısır, Suriye, Ürdün, Cezayir, Yemen...gibi ülkelerin geleceği yazdı. Akdeniz ülkeleri tsunamisi olarak adlandırıyorlar bu eylemleri. Peki kahinler mi var. Şu ana kadar Tunusun ardından, Mısır da başladı olaylar. Amerikan Dış işleri ve CIA modası geçen renkli devrimlerin yerine açlık devrimlerini örgütlüyor. Devrim olmasa da en azından devlet zayıflatılır.
CIA, gençliği, yanlış yönlendirmeyi işin anahtarı olarak görüyor. Ekonominin doğası gereği oluşan karşı hareket emperyalizmin her zaman problemi oldu. Fiyat kontrolü, maaşlar, işsizlikyardımları, sosyal yardımlar, sağlık koruma, barınma, sendikal haklar, bankaların denetlenmesi vb.. sloganlar nereden gelirse gelsin, asla onların söylemlerinde yer almaz. Resmi idolojileri, daima ulusal ve dini haklar oldu. Ancak bu tür renkli devrimlerlerle bu sloganlarla düzeltilen ülkeler, IMF-Nato işbirliği ile İktidara gelen Ukrayna da Juschtschenko, Timoschenko yu veya Faşist diktatör Saakaschwilli nin saldırganlığını akla getiriyor. Bazı ilkeler için farklı reçetelerde gerekiyor. Özellikle arap ülkelerinde çoğunluğunu 30 yaş altı gençliğini yanıltmak için ne gerekli?
Basında yer alan bir yorumda
.
..Emperyalistlerin bu bu ikilemine Julıan Assange ve Wikileaks yeri dolduramayacak bir hizmet sundu. 2009 sonbaharında ekonomisini ayakta tutmaya kesin kararlı olan Islanda IMF nin karışmasını reddetti, export ve Teknoloji ürünlrenlerinde ve özellikle jeotermik enerji konularında ulusal altyapının güçlendirilmesi yolunu seçti.
Bu çalışmaların asla yeterli olmadığını iddia ederek Assange, dikkatle ayıklanıp seçilen, politıkacılara gözden düşürecek belgelerle etkin aktivistleri yanlış yönlendirerek Emperyalistlerin politikalarına hizmet ettirdi. Assangen tek programı, İngiliz-Amerikan insan hakları mafyasının, özellikle gelişen sektörlerde hizaya sokulmak için hedef seçilen ülkelere uyguladığı- ‘’şeffaflık’’ programı.
"Evet biz" "Kahrolsun, yiyecek fiyatları çok yüksek!"
wıkıleaks sayesinde ortaya dökülen Ben Ali klanın şaşalı yaşantısının tunus ta işe yaradığını görmek mümkün. Orta tabakanın sokalara dökülmesi ve taşıdığı pankartlar Halka yakın söylemleri
Ben Ali Tunusta 23 yıl, Mubarek Mısırda 30 yıl Assad klanı surşyede 30 yıl, Kaddafi Libyada nerdeyse 40 yıldır iktidarda. Hafız Assadın ölmeden önce monarşist bir stille oğlunu iktidara bırakması ardından Mubarek ve Gaddafinin bu yolu izlemesi, ABD nin politikaları ile uygunluk taşımıyor besbelli. CIA nın taktiği Twitter, Google, Facebook, Wikileaks gibi ortak alanları yaşlıların yönettikleri hükümetlere karşı bir kısım gençlik çetelerine dönüştürmekte kullanmakta. Elbetteki bu ülkelerin ekonomilerinin düzelmesi gerekiyor. Aptalcasına Dış işlerinin hazırladığı bu tür devrimleri benimseyen politik güçlerin CIA nin özgür seçimler adı altında kendi kuklalarına yer açtığını görmeli.....diyor, Webster G. Tarpley
Obama Rejiminin İç karışıklık çıkarma operasyonu,
o ülke de her tür gelişim içersinden bir kaç anahtar rolü üstlenen unsurlar çıkarmayı içeriyor.
İşte daha taptaze önümüzde örnekleri varken bu soruyu kendimize sormalıyız. Başta Abhazya Cumhuriyetinin taptaze direniş geçmişi dururken, Kafkas Halklarının özgür ruhu alevlenmişken, yeşil kuşak formülü yeterli mi? Bu bölge kaynaklarını ele geçirmenin anahtarı nedir? Hangi güçler kullanılabilinir? Rusya ya karşı kimler tetiklenebilir? Sürgünlerin, soykırımların sorumlularından biri olan İngiltere suçunu kabul mü etmiş? Tanzim yoluna mı gitmiş? Bu kaç yüzlülük?
Bu tarz örgütlenmemiz,
Diaspora da etnik bir topluluk olmamız gerçeği, bizi diğer etnik gruplardan ayırıyor. Diaspora da olanın vatanı var demektir. Yoksa yalnızca etnik bir topluluk olurduk. İşte bu bize kültürümüzü korumanın hakkını verirken, ayrıca anavatan ile ilişkilerin dengeli bir biçimde sürdürülmesi işlevini yüklenme hakkı da veriyor. Fakat, bu bizi özellikle hem anavatana (Kafkasyada olan) hem de vatan edinilen Cumhuriyetlere (bizim özelimizde Türkiyeye) karşı ve aynı zamanda, maşa olarak kullanılmaya açık bir topluluk yapıyor.
Tam da bu nedenle Murat kardeşimizin yazısında dile getirdiği "gerçeklik" yönetime hakim kılınmalı.
Yeni yönetimleri seçerken, onların ünlü ünsüz, paralı parasız olmaları kıstas olmamalı. Fakat herkese ve her kesime, eşit mesafede duracak bir yönetimin, oluşması gerekmektedir.
Ekonomik çıkarları, Sermaye piyasasından bağımsız olamayacak biri, yönetim de seçim yapmak zorunda kaldığında sermaye piyasasına, hadi işinize diyebilir mi?
Türkiye de yaşayan ve geri dönüş planı olmayan, Türkiyeli partiler içersinde, kendini partisine bağlı gören biri parti tüzüğü ve halkının çıkarları arasında, nasıl seçim yapabilir? Diğer siyasetten olanlarla aynı kulvarda yürümeleri mümkün mü? Veya farklı görüşlerdeki insanlara nasıl güven verebilir? Aralarında çıkar birliği olanları da, çıkar kavgası olanlarıda bir araya getiren bir yönetim, baştan yıkılmaya mahküm edilmiş bir yönetimdir.
Bu nedenle her dernek içersinden bağımsız ve dediğimiz gibi
her kesime eşit mesafede durabilecek gerçekçilerin çıkarılması gerekmektedir. Bunun aksinin örneği şu an önümüzde duruyor zaten. Her ne şekilde olursa olsun birlikte oluşturulan bir tüzükte, demokratik bir biçimde seçilen yönetim kurulu üyeleri vaadleri ve tüzük doğrultusunda çalışmalar yürütmemişse burada yapılanın sorumluluğu hepsine aittir. Ya istifa ederler, ya çalışırlar bunun ikinci bir altenatifi olamaz.
Bu konuda, kendi geleneklerimizin hiyerarşik sistemi, esas almış olunsa idi (tabi ki çarpıtılmamış şekli ile, çünkü uygulamaların çoğu uyduruk bir tutuculukla çığırından çıkmış.) hem bu asimilasyon sürecinde bir dejenerasyon yaşanmaz, hem de işleyişin önü tıkanmazdı.
Daha önce üzerinde durduğumuz ve yinelemeyi gerekli gördüğümüz konu, genç yaşlı, sagcı, solcu vb. gibi karalama yöntemleri ile birilerini susturmak, saf dışı bırakmak yerine, üreten, çalışan kesimlerin göreve çağrılmaları olmazsa olmazlardandır.
Tüm kardeşlerimizi düşünmeye, üretmeye ve cesaretle sorunlarımızı sahiplenmeye çağırıyoruz.
Bir grup Abhaz adına
Çyüpha Esen Zafer
Kaynak:
habsuvob@gmail.com