Bu haber 29 Mayıs 2011, Pazar 06:28:44 tarihnde eklendi. 1732 kez okundu.
365 Gün - Şuksık
BEDİZ TANTEKİN "O YANIMIZDA, YÜREĞİMİZDE, DİMDİK ÖNÜMÜZDE...ONUNLA BİRLİKTE 365 GÜN"
04/03/2011
Badiz Tantekin
365 GÜN -- ŞUKSIK
VLADİSLAV ARDZINBA’NIN bedeni aramızdan ayrıldığından beri 365 gün geçti.
Başkomutanımızdan ayrı 365 gün…
İlk devlet başkanımızdan ayrı 365 gün …
Onu özlemle, hasretle andığımız bir yıl…365 gün…
Ulusuna büyük bir miras bırakarak, bu mirası nasıl korumaları gerektiğini belirterek ayrıldığından beri geçen 365 gün…
Devletimizin kurucu liderinden ayrı 365 gün…
Öksüz, yalnız hissettiğimiz 365 gün…
Onu gururla, onurla andığımız 365 gün…
Bize emanet ettikleriyle övündüğümüz 365 gün…
Abhazlık ilkeleriyle gösterdiği yolda olduğumuz 365 gün
O yanımızda ,yüreğimizde, dimdik önümüzde…onunla birlikte 365 gün…
Yirmi yıldır gün geçmiyor ki dünyanın herhangi bir yerinde yazılan bir yazıda, yapılan bir toplantıda veya başka bir şekilde ulusumuza bıraktığı büyük şerefli, miras ve ulusumuz gündeme gelmesin. Son 365 gün böyle geçti ve anlaşılıyor ki bundan sonra da böyle geçecek.
Uluslararası görüşmeler, alınan kararlar onun ölümsüzlüğü gerçeğini bize gösteriyor çünkü o bugün karşılaştığımız birçok soruna yirmi yıl öncesinden yol gösterici olmuş, çözüm üretmiş,düzen kuruculara boyun eğmeyerek ve onların planladıklarının aksine ulusunun, ülkesinin dünyada söz sahibi olmasını sağlamıştır.
En zor zamanlarda dimdik duruşu, tavrı, bu duruş ve tavırla birlikte özenle hafızama kazıdığım her cümlesi bir öğreti olmakla kalmıyor; “Amşkuo yiyaşanı yinughgar,amta harahzı abzıyarako anagıvoy” ( Yanlış yapmadan,iyi değerlendirilerek geçirilen her gün bizim için kazançtır, zaman bizim lehimize olacak.) sözü gibi her gün yeni anlamlar yüklenerek karşıma çıkıyor.
VLADİSLAV devletimizi yeniden kurarken öncelikle bayrağını, devlet amblemini, marşını belirleyerek değiştirilemez diye vurgulamıştı; çünkü o Abhazya gerçeğinin artık değiştirilemeyeceğini sarsılmaz bir inanç ve o muhteşem öngörüsüyle biliyordu.
Yaşadığı zaman diliminde halkımızın kaderini değiştiren VLADİSLAV; dünyadaki sınırları yeniden düzenlemiş; halkımızın her zaman aradığı özgürlük yolunu bizlere göstermiştir. Onun yirmi yıl önceki öngörüleri,bugünün gerçekleri olarak her gün karşımıza çıkıyor.Ne mutlu bize ki savaşın en yoğun günlerinde ve daha düne kadar onu eleştirenler,sırtından bıçaklayanlar,Abhazya’nın kaosa sürüklendiğini söyleyenler,VLADİSLAV’I uzlaşmaz olmakla suçlayanlar; geç de olsa bugün gerçekleri görüyor, onu yüceltiyor, mucizeler yarattığını vurguluyor.
VLADİSLAV gibi mucizevî bir lideri anlatmak sayfalara sığmaz, ifade etmeye benim anlatımım da yeterli olamaz; ancak yaşadığım ve yirmi yıl sonra bile beni heyecanlandıran bazı örnekler verebilirim.
BM şemsiyesi altında yapılacak görüşmeler için 7 Haziran 1999 ‘da Abhaz delegasyonu ile birlikte İstanbul’a geldiği zaman kendisine yönelttiğim soruya gözümün içine bakarak ve kızgınlıkla: “Atümva hara haşbardırvoy,hadgil şbardırvoy?Atımva ırzı hadgil Abhazya, hajlara Abhaz ahzup;psişala hapsuvop,hadgil Apsnı ahzup; arıy alaçajere atahzsam, vuşta ari ahçara atahup” (Yabancılar bizi nasıl tanıyor,vatanımızı nasıl tanıyor? Vatanımızı Abhazya, halkımızı Abhaz olarak tanıyor; kendi dilimizde halkımız Apsua, vatanımız Apsnı ;bunu artık konuşmak gerekmez, korumak lazım.) diye kestirip atması gibi… Abhaz’ların özgürlük tutkusuna güvenerek, “Atarih acı hadgil acgi yiyzımgazeyt, akırtkogi yirzıgazom” (Tarih boyunca hiçbir güç Abhazya’yı ele geçiremedi, Gürcüler de geçiremez.) diye yola çıkarak gerçekleştirdiği bağımsızlık ve benzeri çok mucize gibi…
7 Haziran 1999’da VLADİSLAV’ın Abhaz Delegasyonu ile İstanbul’a gelişi Türkiye’deki Abhaz ve Kafkas Diasporasında büyük heyecan yaratmıştı. Perde gerisinde boğuşmak zorunda kaldığımız olumsuzluklar sevincimizi gölgeleyememiş, havaalanından konvoy oluşturularak Hilton oteline kadar sevgi seli ve Abhaz bayraklarıyla heyete eşlik edilmesi engellenememişti.
Türkiye Cumhuriyeti dışişleriyle, zaman, zaman restleşmelerle de olsa tüm detayları şekillendirilen ziyaret için dışişleri heyetiyle İstanbul’a giderken tarifi mümkün olmayan, bugün yazarken bile hissettiğim bir heyecan içindeydim. Bu noktaya gelene kadar bize göre hiç olmaması gereken birçok sorunla boğuşulmuştu.Son gün yeni bir sorunla karşılaşıyorduk, alanın içine girerek uçağın kapısında ARDZINBA’YI karşılayacak heyet listesindeki bir isme, Abhazya’nın Türkiye temsilcisine itiraz ediliyordu.Türkiye’deki temsilcisinin kendisini karşılamamasına VLADİSLAV’IN göstereceği tepkinin görüşmeleri tehlikeye sokabileceği vurgulanarak Vladimir Ayuzba’nın karşılama heyetinin başında olması sağlanmış; ancak gece yarısında çözülebilen sorun büyük gerginlik yaratmıştı.
7 Haziran sabahı çok erken saatlerde Komite Başkanı’nın aldığı izinlerle Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi Yönetim Kurulu olarak heyecanla girdiğimiz havaalanı dış hatlar bölümünde kapıda bizi bekleyen ,yorgunluğu yüzüne yansımış, ismini unutmaktan üzgün olduğum bir genç karşılıyor;Abhaz olduğunu ve bu heyetin geleceğini duyduğu için tüm nöbetleri gönüllü olarak tuttuğunu ve heyetin gelişine tanık olmak istediğini,üç gündür uyumadığını belirtiyor, heyecanımızı daha da yükseltiyordu.Ancak arkasından sorduğu soru içimizde bir öfke dalgasıyla fırtınalar koparırken kararlılığımızı daha da kamçılıyor, günlerdir yaşanan ama aşılan sorunların son dakikasına damgasını vuruyordu.Görevli Abhaz genç “Bu heyet belgelerde neden vatansız diye vurgulanıyor?’’ diyordu ve bu tanımlama bizi çıldırtıyordu.Ancak o gün Abhazya’yı Gürcistan içinde vurgulamak için ısrar edenlerin bunu başaramadıklarını, Abhaz delegasyonunun kararlılığıyla sorunun bu şekilde aşıldığını öğreniyorduk.Yine de yıllar sonra her düşündüğümüzde aynı infiali yaşıyoruz,Abhazya’yı Gürcistan içinde tanımlamakta hala ısrar edenlere aynı öfkeyi hissediyoruz. Bununla birlikte süreçteki kazanımlarımız; tanınmış, bağımsız Abhazya’nın varlığı “Zaman bizim lehimize olacak” diyen VLADİSLAV’ı her zamanki gibi haklı çıkarıyordu.
Havaalanına serilen kırmızı halıların uzandığı BM’nin küçük uçağının kapısında VLADİSLAV kareli gömleğiyle biraz yorgun ama gururlu, umutlu, kararlı göründüğü anda, çakmak, çakmak bakışları teker teker üzerimizde gezinerek gözlerimize kilitlendiği anda günlerdir yaşanan stres, gerginlik, yorgunlukla birlikte sanki başka her şey de siliniyor; yerini büyük bir coşkuya bırakıyordu. Bu, her şeye değerdi. O gün kendi varlığından bize geçirdiği özgüveni, gururu ve kararlılığı o günkü gibi yaşıyorum ve taşıyorum. Sanırım iliklerime, iliklerimize işledi ve sonsuza dek taşıyacağım, taşıyacağız. Onunla İstanbul’da ve daha sonra birlikte olduğumuz her an içimi ısıtan paha biçilemez zamanlar oldu, öğretileri yol gösterdi, umutsuzluğa düştüğüm anda direnç ve güç kaynağı oldu.Yıllarca imkansız görülerek, zaman, zaman kuşkuyla hatta istihzayla bakılan bağımsızlık inancımız o günlerde V.ARDZINBA’NIN duruşu inancı ve kararlılığıyla daha da perçinleniyordu.
Defnedilirken kabrinin başında yapılan top atışlarını yüreğimde hissetmiştim, bu duyguyu uzaklarda bir daha yaşayamam sanmıştım ama bu yazıyı yazarken kabri başında yapılacak top atışlarının sarsıntısını şimdiden hissediyorum.
Afırxatsa,
Kısacık ömrünü telaşlı, üzgün, hızlı belki kırgın, içinde depremler yaşayarak geçirdin;ama bizim yüzümüzü hep güldürdün.Sadece bir kez ağlattın,çok ağlattın…Tanrı seni, layık olduğun onuru sana bahşederek ödüllendirdi;yorgun başın huzurla dinlensin,tüm dualarımız seninle…
Büyük kahraman, büyük lider;
seni duyulabilecek en büyük saygıyla ve inançla,
bir evlada, bir kardeşe duyulan sevgiyle, özlemle, minnetle anıyoruz .
Küçük, beyaz, aydınlık, mimoza kokulu ülkemiz ve onurlu halkımız seni ebediyen yaşatacak.
Kaynak: bedizt@gmail.com
Diğer Bediz Tantekin Yazıları |
|
|