08/03/2011
Esen Zafer (Çyüpha)
SEN DEĞİLMİSİN KADIN VE ÇOCUKLARI ÖNCE BİR BİNAYA DOLDURUP, SONRA KİMYASALLARIYLA YAKARAK YOK EDEN İSRAİL'DEN MADALYALI OLAN!
08/03/2011. 8 Martı sevmem, kutlamam, katılmam. Hatta kutlayanlara da sinir olurum. Biri o gün herhangi bir kutlamaya çağırsa ters bakarım. Ne olduğunu anlamaz kimse. Kadınlığıma verir anlayış gösterirler. Ne gaflet!
Hemen her davayı sahiplenip, içeriğini boşaltan dünyanın başbelaları, bu günü de artık kutlama günlerine çevirdi. Herkes herşeyi bilmek zorunda değil. İstesede bilemez zaten. Hemde aynı kaderi paylaşsa bile, bilemez. Dolaysıyla biri kalkar da bugün kadınlar günü der bir çiçek verirse, ona ne diyebilirsiniz? Yine onun gibi bilmeyen kadın ne diyebilir?
8 Mart 1857 de ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Polis işçilere saldırdı fabrikaya kilitledi, yangın çıkarıldı.İşçiler fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamadılar çoğu kadın 129 işçi can verdi. Bunun nesi kutlanır? Aradan geçen, 154 yılda ABD de değişen ne var?
Günde 14-18 saatlik çalışma yerine, işsizlik! Olaki iş buldu, ondan erkek kadar performans isteniyor, aynı maaşı alabiliyor mu? Asla!
Her iki dakikada bir tecavüz (bunun içinde %12 si erkek çocuklar)
Cinayetlerin %70 i eşleri veya sevgilileri tarafından işleniyor.
Dayak?. Bütün dünyada artarak sürüyor.
Avrupada Sosyalist Kadınlar 1910 yılında Kopenhag’daki ikinci buluşmalarında, kadınların seçme hakkı için mücadele günü olarak uluslararası bir kadınlar günü kararlaştırmışlardır (8 Mart). Birçok ülkede kadınların seçme hakkı için, ilk gösterileri düzenlemiş. Yarım asır sonra ancak seçmeyede başlamış.
1910 Dan bu yana ne değişti ? Amerikadan farklı mı? Elbetteki hayır!
Ne hak, ne şiddet ne temsil oranı, ne iş dünyasında değişen bir şey yok. Kimse kimseyi kandırmasın kutlamalarla. Kimse de yönetime kadar gelmiş kadınları örnek vermesin. Onların çoğu o yere erkek yöntemlerini uygulamadan gelemiyor. Aynı statüdeki erkekler, hataları yüzünden eleştirilirken, kadın cinsel olarak aşağılanıyor.
Kadını yakarak, diri diri gömerek, işkence ederek, kurban ederek, mumyalayarak neredeyse ruhunu esir alan düzen 1977 de Birleşmiş Milletler genel toplantısında, bu günü Kadın Hakları ve Uluslararası Barış günü ilan ederek yeni bir aşamaya geçti.
O günden beri, globalleşme safsatası ile şeytan ayetlerini kanunlaştıranlar, ırzına geçilmesine engel olamıyorsan tadına var sloganı ile, zihinleri yeniden ve yeniden kirletti. İş yalnızca kadına ve çocuklara tecavüzle kalmıyor artık. Görünmeyen sapkınlar dizboyunu çoktan geçti ve Kadın hakları ile uluslararası Barış gününü yanyana koyuverdi. Artık kutlanıyor artık barışla bir arada anılıyor, artık zülğmle barışılıyor.
Dünyada, ağırlıklı olarak Afrika kıtasında 135 milyondan fazla kadın sünnet edilerek hayatı boyunca acılara mahkum ediliyor. 280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı yok, araba kullanması yasak. Dünyada 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunurken, 'namus savunması' Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Venezuella'nın ceza yasalarında yer alıyor.İran'da çok istisnai durumlar haricinde kadının boşanma hakkı yok.
Mültecilik, yoksulluk,eğitim hemen her konuda kadınlar %80 lere varan oranları teşkil ediyorlar. Bu dünya hepimizin göya: Dünya'daki arazilerin sadece %1'i kadınlara ait.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kimsenin kadına yönelik şiddeti, adına "töre, gelenek, namus davası" diyerek meşrulaştıramayacağını belirtip, "Kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum; alçaklıktır" dedi.
Hadi ordan, hadi ordan yalancı ! senin eş başkanı olduğunu gururla ilan ettiğin Ortadoğuda, Irak’ta işgalle birlikte ABD askerleri tarafından tecavüze uğrayan, bu sebeble intihar eden yüzlerce kadın var. Yine Irak’ta ABD askerleri tarafından erkekleri öldürülen 3 milyondan fazla dul kadın var. Bu kadınların önemli bir bölümü, çocuklarının geçimini sağlamak için “fahişelik” yapmak zorunda kalmış durumdalar. Yüzlerce çocuk yetim veya öksüz bırakıldı. Iraklı her kadının ailesinden en az bir kişi öldürülmüş durumda. Hapishanelerde tutulan ve işkence gören, bu esnada öldürülen kadınların sayısı ise bilinmiyor.
Sen değilmisin kadın ve çocukları önce bir binaya doldurup sonra kimyasallarıyla yakarak yokeden İsrailden madalyalı olan!
Sen değilmisin! 35’i çocuk, 8 hamile kadın, 84 kişinin katledildiği, lata faciasından tutda, ülkemin soyunu kırmaya kalkan, açlık içinde yoksulluk içinde bırakan gürcistana silah veren? Savaş ekonomisinin hüküm sürdüğü yerde kadınlar değilmi en büyük zulmü gören?
Senin her cümelnde başbakanı olduğunu iddia ettiğin bu güzelim ülkede, kadına yönelik şiddet son 7 yılda % 1400 arttı. İşsizliğin, güvensizliğin, tarikatçılığın, kadını 2 metrelik sözümona iffet (!)örtüsüne dolamanın doğuracağı sonuçları bilmiyormusun? Hadi ordan!
Evet 8 Martı sevmiyorum, kutlamak mı? Asla! Gözümün önüne savaşlarda öldürülen evlatların anaları geliyor. Cephedeki kadınlar, sessiz kadınlar, asil, güzel kadınlar pek çok topluluğa ana olmuş kadınlar, sokaklara düşürülmüş kadınlar, pazarlarda satılan kadınlar, kendi karınları kadar, çocuklarının eşlerinin kardeşlerinin karınlarını düşünen, kendi namusunu unutup, erkeklerinin namusunu düşünen kadınlar...
8 Martı sevmiyorum. Sürgünlerde kırılan kadınlar, savaşlarda dul kalan, yetim kalan kadınlar, yerleri sofradaki öküzden sonra gelen kadınlar. Vitrin süsleyen kadınlar, hak peşinde koşan kadınlar, sesleri yükseldiği için ‘’utanmaz’’ olan kadınlar, sonunda zılgıt yemektense sizden önce siz olan kadınlar, çeşit çeşit.Sonra böyle adamlar çıkıyor ve kutluyor ve diyorki alçaktır, namussuzdur! Hoppala.Evet bin kere evet kendi kulakları duyuyormu peki? Bazıları inanıyor ve gözlerine perde iniyor. Söyleyeni bütün bu eylemlerinden arındırıveriyorlar. Pek çok kadın gibi benim de midem bulanıyor. Ve Şeytan diyor ki...
Bizde kadına büyük değer verilir! Dendiğinde, gözyaşları ile nerededir acaba diye dinlediğim veya asla kendisinden bahsedilmeyen kadınlar geçer gözümün önünden, satırlar döner beynimde,
... Mesela her kabilede bir temata yani bey tayin edip yevmiyeler vesaire onun senedi üzerine ita olundu. Bey ise mehuzâtını muhacire vereceği yerde faizle ahali-i kadimeye ikraz etti. Muhacirin kızlarını akrabasıyla ortak olup satarak o yüzden dahi ticaret etti. Bunlardan sirkat ve belki katl-i nefs edenlere dahi hükümetlerin aczi cihetiyle mücâzât olunamadı...diye devam eden.
Sayın Bagapş, kadınlar gününü kutlamış! Oda yapmış bunu, nazik, kibar bir dille. Diyor ki,
‘’Abhaz kadınlarımızın toplum üzerinde ki etkinliği ve rolü bizim için her zaman anlamlı ve en üst düzeyde olmuştur, bu rol bizim dönemimizde daha yükseğe çıkmıştır. Bugün için kadınlarımızın katılımı olmadan artık Abhazya’da ki politik, sosyal ve iş yaşamı bir anlam ifade etmiyor. Ancak, aynı zamanda toplumun ahlaki temellerinin aile ocağı içerisinde atıldığı da bilinmelidir.’’
Ne anlamalıyız bundan? ...Politik,sosyal ve iş hayatındaki kadınlar... onların mesajları, söz hakları,sesleri nerede? Mecliste sayıları kaçtır? Hangi işlerde yoğunlaşırlar? Biz kardeşlerine söyleyecek sözleri varmıdır? Savaşın ardından gelen sıkıntılarla nasıl baş ediyorlar. Onlardan haberimiz olduğunu, yüreklerimizin onlarla attığını biliyorlar mı? Hemen herkesin dilinde hak, hukuk, demokrasi, modern çağ...vb. sanki dünyada altın çağ yaşanıyormuş gibi bir hava var.
Bir ara bir haber okumuştum. Abhazya’ya giden iş kadınları heyeti ile ilgili, bu heyet, sınır kapısında Dışişleri Bakan Yardımcısı Maksim Gunjiya, Milletvekili Soner Gogua, İşkadınları Derneği yetkilileri ve kentin önde gelen iş insanları tarafından karşılanmış. Sonra bu heyetin kimlerden oluştuğu yazmış :
KKTC’nin Rusya ve Abhazya’yla ilk temasını kuran Oya Talat başkanlığındaki heyet, Ticaret Odası temsilcisi Evren Bağlarbaşı Özerden, Müteahhitler Birliği Temsilcisi Havva Yetkili, Yurtsever Kadınlar Birliği’nden Hatice Düzgün, Kadın Dayanışma Konseyi’nden Çiğdem D. Falay, Akova Kadınlar Birliği Başkanı Aysel Bodi, Mormenekşe Kadınlar Birliği’nden Hayriye Tokyay, Kız İzci Örgütü’nden Umure Örs, Kıbrıs Uluslararası Barış Araştırmaları Merkezi üyeleri ve YDÜ Öğretim Görevlileri Dr. Fehiman Eminer ve Dr. Muhittin Özsağlam ile diğer yetkililer ve basın.
Uzun süre düşündüm İşkadınları derneği yetkilileri kimler peki? Onların adını söylemek ayıp mı? Kızlarımızın, kadınlarımızın, zerafeti, güzelliği,akılları,yetenekleri dillere destan. Kimse inkar edemez. Bunu biliyorum.
Birileri oralara giderken ‘’belki bize kız verirler!’’ demiş. Bu yakınlarda biri bana, bozacının şahidi şıracı hesabı, ‘’öyle demedi diyor!’’ Ne demiş? Anlatıyor
... toplumumuzda şaka,gırgır yapmak doğaldır.Taki bey'ede bir daha evlendiririz gibi sözler söylendi. Hepsi bu kadar...
Evet hepsi bu kadar. Cevap vermiyorum. Özrün kabahatten büyük olduğu zamanlarda ne denebilir ki? Yukarıya aldığım satırlar ve benzerleri geliyor aklıma. Şu an dünyada yaşanan tüm savaşların ve emperyalist saldırılar esnasında ve ardından, kadınların ödemek zorunda bırakıldıkları bedeller geliyor aklıma. En temel ihtiyaçların satın alınması zorunluluğu, doyurmak zorunda oldukları çocuklar, kaybetmek zorunda oldukları evlatlar, çaresizliğin fakirliğin en zalim yüzü,
... ceplerine, zalimlerin açtıkları zararları, bir an önce giderebilmek için topladığımız imzalar, sırtınız biraz daha pekişmiş, iş bağlamaya çıktığınız yollarda, kötü bir amaçla değil canım! bahanesi.. ne denebilir? Akbabalar?
8 Mart kadınların günü falan, uluslarası barış günü hiç değil. İnsanın kara yüzünün kimi çevrelerce saklandığı, kimi çevrelerce bilançosunun yapıldığı gündür. 8 Mart kimseye kutlu olmasın, taki bu zulüm bitene kadar.
Kaynak:
habsuvob@gmail.com