AMERİKAN JOHN HOPKİNS ÜNİVERSİTESİ KAFKAS ENSTİTÜSÜ BAŞKANI FREDERİCK STARR DİYOR Kİ. "ENERJİ- AKIMI HARİTALARINI KİM BELİRLERSE, "O" DÜNYANIN BÜYÜK KISMININ GELECEĞİNİ BELİRLEYECEKTİR!"
Esen Zafer (Çyüpha)
09/06/2011. Sevgili Okuyucular, öncelikle Abhazyam.com’u yeni çehresine kavuşturan dostlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyor, özverili gayretlerinin tarihin şerefli sayfalarında yer alacağına inancımı belirtiyorum.
Bu sayfalarda ilk yazım gene diğerleri gibi, kimine uzun gelecek. Keşke, görebilenler, kalemlerini de ellerine alsalarda farklı perspektiflerden güçlenerek artsak ve yazmaya dahi gerek kalmasa.
Dünya Ekonomik İşbirliği Forumu (WEF) Sınırların genişletilmesi adı altında 7-9 Haziran tarihleri arasında Viyanada toplandı. Doğu ve Batı Avrupa ülkelerinden hükümet yetkilileri, iş dünyası ve sivil örgütlenmelerden 500 kişinin katıldığı bu toplantıda konular Uluslarası rekabet, doğal Kaynakların eşitlenmesi, Ekonomide Risiko faktörlerinin tesbiti gibi konular görüşülüyor. Katılımcılar Ermenistan, Azerbeycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,Tacikistan, Türkmenistan ve Moğolistan.
Avusturya İşverenler Odası bölgeyi, altın, ipek, petrol olarak tanımlıyor ve bölge her ne kadar dikensiz gül değilse de, sınırsız olanakları olan bu bölgelere, yatırımcı bankalar ve İşverenleri yatırıma davet ediyor.
Bu Bölgenin jeostratejik önemi tartışılmaz. Örneğin Türkmenistan dünya çapında en büyük doğal gaz reservlerine sahip. Kafkasya ve Ortaasyayı kontrol eden yanı başındaki orta-doğu ile birlikte dünya çapında en önemli eneji rezervlerinin kontrolunu elinde bulundurur ve buda dünya çapında pahası biçilmez bir baskı unsuru olur.
Sermaye çevreleri arasında, Amerika,Rusya,Çin ve AB nin kapıştığı bir iktidar savaşı sürüyor. Amerikan Ordusu Özbekistan, Tacikistan,Kırgızıstan ve Gürcistanda üs kurmuş durumda. Bu üslerine karşılık bu ülkelere maddi yardımda ( !) bulunurken, askeri eğitimde veriyor. Amerikanın Orta Asya da askeri varlığının güvencesi altında Amerikan sermayesi Petrol ve Gas reservlerini elinin altında tutuyor.. Bölgede Baku-Tiflis-Ceyhan hattı ve ve Güney hattı mavi akım projelerinin, Rusya ve İran yollarından geçmesi bir takım çözüm arayışlarına yol açıyor.
Amerikan John-Hopkins Üniversitesi Kafkas Enstitüsü Başkanı Frederick Starr diyor ki;
‘’Enerji-akımı haritalarını kim belirlerse, ‘’O’’ dünyanın büyük kısmının geleceğini belirleyecektir!’’
Bir yandan bu toplantı yapılırken, Ahmedinecat başkanlığında OPEC (Petrol İhraç eden ülkeler) toplantısı yapılıyor. 12 ülkenin enerji bakanları, bunlar; Mısır, Angola, Libya, Nijerya, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik arap emirlikleri ve Güney Amerikadan, Ekvator ve Venezuella bu toplantıda bir araya geliyor. Rusya Opec’e dahil değil. Ve elbette kimse bu iki toplantının tesadüfen bir araya geldiğini düşünmüyor.
Bu WEF (Dünya ekonomik forumu) nedir diye bir göz atalım. Bu forum, büyük Sermaye gruplarından, bankalardan ve politikacılardan yaklaşık 1000 temsilcisi olan çeşitli iş kollarının himayesinde bir kuruluş. Hangi iş kolları bunlar? Havacılık, Teknoloji, Turizm, Gıda ve İçecek, Enerji, Makina Kimya ve elbette Bankacılık sektörlerinden. Bu arada Kafkas İşadamlarının bu sektörlerde mantar gibi artan firmalarına bir bakın.
Kısaca bakıldığında ekmeğimizi, suyumuzu, havamızı, ve yaşadığımız ülke rejimlerini belirleyen her şey !
Bu işin stratejik ortakları, bu kuruluşa, maddi ve materyallerle, uzman kadrolarla İnsanlığın ve tabiatın sömürülmesi ve geleceğinin belirlenmesi için her türlü desteği veriyor.
Bu stratejik ortaklaklar Rus Basic Elements, Alman DHL ve Metro Group, Avusturyalı ÖMV hani şu Petrol Ofisini 2006 yılında kısmen, 2010 da da tamamen alan Petrol devi. Bunlar Nestle ile birlikte, gıdaları biyoyakıta çevirerek gıda fiyatlarının artmasına neden olan ÖMV, biride amerikan kuruluşu olan Manpower: Dünya çapında insan kaynakları hizmetinde önde giden bu kuruluşun geçen yıl ki yıllık cirosu 19 milyar Dolar. 82 ülkede 3900 şubesi var. Yaptığı iş taşaronluk! Yani dünya çapında, doğanın, işgücünün, herşeyin gerçek sahibi olan insanı, her türlü güvenceden yoksun ve en ucuza pazarlayarak satmak! Evet yaptıkları iş bu.
Bize tanıdık gelen bir isme rastlıyoruz: Doğuş Holding. Türkiyede başı çeken 4 holdingden biri Doğuş Holding. Firma yöneticisi Ferit Şahenk ve kızkardeşi Filiz Türkiyenin en zengin 10 kişisi arasında, yıllık kazançları bir milyar dolardan daha fazla. İşe 1951 de İnşaat sektöründen başlayan Doğuş Holding kriz yılları denilen 2008-2010 arasında en yüksek kazanç sağlayan 10 banka ve holding arasında. Rusya, Kazakistan, Çin, Ukrayna, Kuzey Kıbrıs, Libya, Malta, Marokko, İsviçre, Luksemburg, Almanya, İngiltere, Hollanda, Bulgarya, Romanya ve Hırvatistana yayılan bu Holding, Bankacılık ve finas sektörlerinde, inşaat,turizm, emlak, otomobil endüstrisi, Basın ve Enerji sektörlerindeki paylarından elde ettiği gelirleri saklı tutuyor.
Uluslarası stratejik işbirliği ortaklığındaki rolü, Sofya, Ukrayna, Kazakistan daki inşaat projeleri ve Moskovada garanti bankası yatırımlarına, ortaklıklarının Ortaasya ve Doğu Avrupanın kapılarını ortaklarına aralamak.
Bu Dünya Sermayesinin Stratejik Ortağının işlerini ve bu kazancı nasıl ettiğini bir anımsayalım. 1999 dan 2005 yıllarına dek Garanti Bankasında olduğu gibi, Tansaş çalışanlarını, hatırlayın. Tasarruf amacıyla (!) zaten ucuza ve kötü şartlarda çalışanların, işten çıkarılanların ardından karlı bir satış. Engellenen sendikalaşma, mahkeme kararlarına karşı oynanan oyunlar. Sendikalaşan işçilerin sokağa atılması. İş Ortakları Volkswagen ve Audi nin uyguladığı , çalışma saatlerinin azaltılması, taşaron işçi alımı, çalışanların kendi aralarında iletişimlerini engelleyecek kişisel iş dönüşümü saatleri gibi, yine sendikalaşmayı engelleyecek formüllerin devreye sokulmasının yanısıra Doğuş Sosyal Hizmetler adlı taşaronluk firması ile en düşük ücretlerle çalıştırılan taşaron işçileri baskı aracı olarak kullanarak, sağlıkta ve sosyal hizmetlerde ücretler üzerinde düşüş sağlamak,
Ve elbette sermayenin en büyük silahı TV kanalları (NTV Ortaklığı gibi) , basın ve elektronik basın dünyası ile pozitif reklamını yaparak karını arttıran bu Doğuş suyun başınıda tutuyor. Nasıl mı? HES ortaklıkları ile. Dünya su rezervlerinin tükenişi sebebi ile savaşlara yol açacak olan suyun hoyratça talan edilmesinde Akbank, Sabancı-garanti bankası, general elektrik ve İspanyol-bask BBVA Bankası işbirliği halinde Ilısu Barajının inşaatı ile Hasankeyfi sular altında bıraktıklarını unutmamalı. Karadeniz Hidro elektrik santralının yapımını ihale ettiği perde firmalarla modern ve temiz yüzünü koruyan Doğuş Holding tek başına sanmayın.
Herbiri hinlikte birbiri ile yarış içersindedir. Bir yandan demokrasiden medeniyetten, hak hukuktan söz eder öte yandan bombalarla açılan yollardan giriverirler ülkelere.
İhlas Holdingi unutmayalım, katılımcılar ARAP BAHARI: ETKİLERİ VE SONUÇLARI adlı panelde konuşmalar yaptılar. Başlığa bakarmısınız? Birilerinin başına düşen bombalar, kan , işgal, istikrarsızlık, yıkım ötekilerinin baharı! Bu işler böyle işte.
Panelde İhlas Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören "Sosyal paylaşım sitelerinin halk ayaklanmalarına yardımcı olduğunu fakat tek neden olmadığını belirterek, " Halk ayaklanmaları bir değişime öncü olabilir ama, istikrarı sağlamak uzun sürebilir ve bu değişimin ardından mutlaka istikrar gerekir"dedi.
Bu günlerde, Türkiye de internet üzerinde önlemler alınmasından Dünya sermayesinden hatırı sayılır komisyonlarıyla yarışta katılan, AKP nin İstikrar Sürsün! Sloganlarını hatırlatıyor tabi bu açıklamalar. Kimin İstikrarı?
Yukarıda toplantıya katılan ülkelere göz gezdirirken orada konuçlanan Askeri üslere bir bakın. Ardından gözlerinizi çevirip, Akdenize, Karadenize, Boğazlara,Türkiye içine konuşlanan üslere bir bakın. Bu askeri koruma altında etnik kimliklerimizin ipoteğiyle yapılan ticareti göreceksiniz. Hayır bu bize yakışmaz. Bu bizler gibi işgali, sürgünü tanıyan halklara asla yakışmayan, kültürümüzle de, toplumsal hafızamızlada uyumsuz bir yaklaşımdır. Sözün uçup yazının kaldığını hala öğrenemedik mi? Gözümüzün içine bakarak bizim olana el koyduklarını öğrenemedik mi? Kendi beylerimizin, paşalarımızın, işbirlikçilerimizin oyunlarını ezberleyemedik mi?
Wef toplantısının ilk günü Gürcistan Dışişleri Bakanı die Presse’nin sorularını yanıtladı. Hatırlayacağınız üzere Çerkes soykırımını tanıyarak Herkes-Çerkes Projesinin uluslararası arenada önemli yasallaştırma harekatını gerçekleştiren Gürcistan, Vanuatu Cumhuriyetinin Abhazyayı tanımış olmasını yalanlayarak önüne konan Amerikan ödevlerini sürdürmeye devam etmişti. Die Presse ye de ilginç açıklamalarda bulundu. ( Röportajın tamamı yarına)
Die Pressenin, Rusyanın tıpkı Gürcistan gibi, kendi devletleri olarak tanıdığı bölgeler olan Güney Osetya ve Abhazyayı geri almak için bir fikriniz varmı? Tarzı yanlı ve yanlış yönlendirici sorusunu, Dışişleri Bakanı Grigol Waschadse bir örnekle cevapladı, ‘’ Aynen bir zamanlar Almanyanın Doğu Almanyaya yaptığı gibi ekonomik sistemde barışçıl bir rekabet izleyerek. Rusya'dan daha iyi okullar, daha iyi havaalanları, daha iyi bir alt yapı ,daha iyi bir sağlık sistemi ve daha iyi bir politik sistem sunarak,’’ dedi
Bu uzun sürecek bir proje sorusuna ise verdiği karşılık ;
Gürcistan 3000 yıldır var. Ve biz işgalcilerle baş etmeyi öğrendik! cevabını verdi.
Şimdi bu sözleri ciddiye alan varmıdır? Evet vardır. 3000 yıldır, kendi coğrafya kitaplarında, Kafkas dağlarının kuzeyi ve güneyinde 12 bölgeye ayrılan Abhazyanın, aslında o zamanki İmeretya ve Mingrelyanında büyük bir bölümünü kapladığını yazan ve okuyan kaç kişi kaldı? Bize kaç damat lazım yok olmak için? Kendini ilgilendiren konularda dahi ‘’bize ne ya!’’, ‘’nolcak ki?’’ ‘’bırakın da yapsınlar!’’ diyen zihniyetler neyi ortaya koyabilirler? Ne kendi kamuoyunda, ne uluslararasında, söz almayan alsa da, piyasanın izinlerine göre iki laf edenlerden kim haberdar olacak?
Pek çok insandan Gürcü lobisinin başarısını veya Kaffed’in sermaye çevresi ile ilişkisinden kaynaklanan gücünü duyuyorum. Hayır onlar güçlü değiller. Bizler gücümüzü doğru kullanmıyoruz. Kolları sıvayıp birşeyler yapmaya çalışan kesimin bir vizyonu, çalışması, programı vs. Var mı? Varsa nerde paylaşıyor kiminle paylaşıyor?
Bütün bu ilişkileri tahlil edecek, başarılı konseptler hazırlayabilecek yetkinlikte ve kaabileyette gençlerimiz, yetişmiş kadrolarımız, bizleri meta olarak kullanan ve bugünümüzü ve geleceğimizi karartan Sermaye çevrelerine bir kuru maaşa heba edilmiyor mu? Ticarethanelerimiz, holdinglere bağlanmıyorlar mı? Hatta dışlanmıyorlar mı? Oyalanmıyorlar mı?
O halde nasıl olupta adımıza hareket edenlere güven duyabiliriz? Bir önderlikten, bu durumda söz etmek mümkün mü? Bırakın etnik veya ulusal çıkarları, kültürel çıkarlarımızın gereksinimlerinin karşılandığından söz etmek mümkün mü? Bizleri, biz yapan kültürümüzün temel unsuru olan özgürlük ilkesi nerede?
Özgür aklımızı, özgür ruhumuzu, çocuklarımıza gençlerimize nasıl öğreteceğiz? Nasıl göstereceğiz? Dayanışmayı, birliği, paylaşımı nasıl öğreteceğiz? Kuru lafla mı? Masallarlamı? Tarihsel ve mantıksal olarak yalan halkların ta kendisine karşı, sloganların peşine takarak mı? Kendi ellerimizle Arta kalan ülkemizi parantez içine alarak mı?
3000 yıldır İşgalcilerle baş etmeyi öğrendik! diyen Gürcistan kendini Rusya kurbanı olarak gösterirken, Abhaz halkının geçmişini, topraklarını bir kez daha çalıp, işgalci yüzünü örtmüyor mu?
Çerkes halkları söylemi ile cirkassia çerkes olarak çevrilerek bir yandan Kafkas dağlarının kuzeyi bir yandan ön Asya sanki bir çerkes ulusu varmışta, oradaki halklar onunmuş gibi gösterilmiyormu? Kim bilecek? Avrupada istediğiniz Avrupalıya sorun. Ne Siemens’in ne de Krups’un kısaca Alman emperyalizminin Sermayesinin Kafkas Madenlerinin talanı ile olduğunu Gürcistanın Abhazya topraklarında kutsal Georglu haçlı katliamlarının çakma bir devleti olduğunu bilmez. Halk bilmez. Avrupalıda bilmez. Ve hatta haçlı ilişkileri ile ‘’bizim çocuklar’’ olan Gürcistan çıkıp Vanuatu Abhazyayı tanımadı dediğinde öyle öğrenir. Ama bizler bizim adımıza konuşan ve siyaset yapan ve hatta seçtiğimiz insanların ne dediğini dahi bilemeyiz.
Sabredin, bölünmüş görünmeyelim, adamlar ne güzel iş yaptılar işte!, çalışıyorlar, bizi bombardıman etmeyin, ya boşver biz yaparız, it ürür kervan yürür, devletimize (?)karşı ayıp olur, o adamlarla ne işiniz var??? uygun görülürse cevap alırsınız...
Efendim ???