Bir taraf da “Türkiyeyi pazarlamakla mükellefim“ diyen, Abhazya’nın düşmanı Gürcü Recep, diğer yanda da Soyadı BEZİRGAN(Tüccar) olan bir islam!
Nuray BEZİRGAN!. Bu BEZİRGAN diyor ki; “Atatürk’ü sevmiyorum, Humeyni’yi seviyorum, İngiliz mandası altında inançlarımızı daha iyi yaşayabilirdik, daha özgür olurduk..“
Şair Neyzen Tevfik “böylelerine“ Şerefsiz başlıklı şiiriyle yıllar önce cevap vermişti:
..Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma!
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın ama,
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz!
Biz de katılıyoruz bu dizelere ve soruyoruz BEZİRGAN’lara, sizin Babanız İngiliz Tony mi? Yunanlı Aleko mu? İtalyan Pier mi? Fransız Joseph mi? Yoksa Busch mu?.
Dini-imanı-namusu, bir bez parçasını takıp-takmamaya indirgeyen, BEZİRGAN hanım da, islam geçinen diğer sahtekarlar gibidir..
Fettullah Gülen ve çevresi ”Şeriat devleti” kurmaya çalıştıklarını propaganda ederek taraftar toplarlar..
Fakat sıkıştıklarında, “Şeriat ile yönetilen” İran’a veya Suudi Arabistan’a gitmezler..
“Şeytan’ın ülkesi“ ABD’ye uçarlar..
İngiliz mandası altında yaşamayı arzulayan BEZİRGAN hanım da, İran’a veya Suudi Arabistan’a değil, Kanada’ya iltica etmiştir.
Ve bu BEZİRGAN hanım, Anti Kemalist Partinin Konya Milletvekili Hüsnü Tuna tarafından desteklenmektedir.. Bu HÜSNÜ!. (Türbanla ilgili anayasa değişikliğinin yapıldığı dönemde) seçim bölgesi Konya’da “İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de türban yasağının olmamasıdır“ demişti..
O nedenden dolayı, Bu HÜSNÜ!. Anti Kemalist Parti’nin kapatılması için hazırlanan dosyada, siyasi yasak yemesi gerekenlerden birisi olarak vardır..
Bu haberleri aldığımda, 24 Mart 2005 tarihinde (www.suvaridergi.org) sitesinde yayınlanan, CAMİ DUVARINA GİDENLER başlıklı yazı aklıma geldi. Bu konuyla ilintili olduğu için, oradan iki paragrafı alarak buraya koyuyorum:
“Bilindiği gibi 1.Cihan harbinden sonra Anadolu; Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransız orduları tarafından işgal edilmişti. Düşmanı Ekmek ve Tuz ile karşılayarak, evlerini işgal komutanlarına açan, ülkeyi düşman generallerine peşkeş çekip, Kuvayi Milliyeciler hakkında ölüm Fetvaları çıkartanlar; bu Takiyyecilerin dedeleriydi. Bunlar; Namus ve Vatan için, savaşan Kuvayi milliyecilere her yöntemi kullanarak saldırmışlardır. Fakat sonunda Kuvayi milliyeciler düşmanı tepelemiş, bu hainlerin de başlarını ezmişti..
1950’li yıllarda; bu takiyyecilerin babaları da, genetik olarak dedelerine benzedikleri için; Cezayir’deki işgalci Fransız’lara karşı bağımsızlık mücadelesi veren, Müslüman Cezayir kurtuluş savaşçılarına, yardım etmemiş, katliamlara ve tecavüzlere hiç ses çıkarmamış,
fakat, o zamanlar Gemi’yle, bir ay’da gidilen Kore’ye, Amerikan emperyalistlerinin çıkarları için asker göndermiş ve savaşa gönderilen bu Mehmetçiklerden yüzlercesi ölmüş ve binlercesi de sakat kalmıştı..
Aynı yıllarda; Türkiye’de ise; köylerdeki kız ve erkek çocuklarının okumaları ve yetişmeleri için kurulmuş olan Köy Enstitülerini kapatmışlar ve o okulların yerine; kafalarındaki “düzeni” kurmak için gereken; Vatan-Millet düşmanı kişiler yetiştirecek olan, İmam-Hatip okullarını açmışlardır.
Takiyyeci lider kadronun neredeyse tamamı; buralarda ulusal değerleri yerle bir edip, onun yerine “Arap kültürü” ve ümmetçiliği ikame eden bir eğitimle, Demokrasi düşmanı kişiler olarak yetişmişlerdir.“
İşte, Türkiye düşmanı Dedelerin ve Babaların zürriyeti bu Nuray ve Gürcü Recep gibi Vatanlarını satmaya amade, BEZİRGAN’lardır..
Türkiye’de kurtuluş savaşından sonra, karşı-devrimi teşkilatlayanlar, gericiliği ve Hainleri palazlandıranlar; İ..İnönüden başlayarak, A.Menderes, S.Demirel, N.Erbakan, T.Özal ve K.Evrenlerdir..(Bunlardan sadece A.Menderes hak ettiği cezayı alarak, asılmıştır..)
Türkiye’de şimdi, ihanet bayrağı ABD’nin istemi ile Gürcü Recep’e teslim edilmiştir..
Ve bu Gürcü Recep o nedenle rahatlıkla “Türkiyeyi pazarlamakla mükellefim“ diyebilmektedir..
“Türkiye Anavatanımdır“ diyen, bazı “abhazlar da“ Türkiye ve Abhazya’nın düşmanı bu Gürcü Recep’i desteklemektedirler..
Oysa “böyleleri” için yine Şair Neyzen Tevfik şöyle demişti:
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler.
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyus dediler.
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler.
“Demokrasi amaç değil, araçtır!“ diyen kişi, yukarıdaki tariflere uyanlardan Gürcü Recep’tir.
“Pozitivist laiklik ideolojisi, çağdışıdır“diyerek, açıkça TC.Anayasasındaki laiklik anlayışına saldıran da, bu Gürcü Recep’tir.
“Laiklik yaşam biçimi olamaz.“ “Bir insan hem dindar, hem laik olamaz“ diyen de, bu Gürcü Recep’tir.
Dışişleri Bakanı iken, Türkiye’nin bazı dış temsilciliklerine Fethullahçıların korunmasını içeren, genelge gönderen Gül A. da şimdi Atatürk’ün yerinde oturmaktadır.
Ve “Atatürkçüyüz“ diye geçinen “Türk“ Generalleri ise, Hırsızlığı bilinen “Başkomutanları!. Gül A. karşısında“ selam durmaktadırlar..
“CIA’in Truva Atları“ Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden elde ettikleri “bilgileri“ Fethullahçı yayın organlarına vermektedir.. Genelkurmay başkanlığının ilgili birimleri bu durumu bilmektedir!.
Fakat Generaller sadece “Siz onun para kaynağına bakın!“ diye açıklama yaparak, TSK’lerinin düşürüldüğü “rezilliği“ örtmeye çalışmaktadırlar..
Bu Generaller Atatürkçü değillerdir.. Bu Generaller “Özde değil, sözde Atatürkçüdürler.“
Onlar gerçekten Atatürkçü olsalardı, Mustafa Kemal gibi yapar, Vatanhainlerini toparlar, yargılatır ve darağaçlarında sallandırılmasını sağlarlardı..
Bilindiği gibi, Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslar’da kendi çıkarları için, sınırları değiştirmek amacıyla milyonlarca müslümanı da katletmeyi planlayan ABD’dir.
Onunla birlikte hareket eden ve bunu “Ben, Sayın Bush ile birlikte BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) eşbaşkanıyım.“ diyerek, açıklayan da, bu Gürcü Recep’tir..
Şimdi soruyoruz.. Bu Gürcü Recep, “ne biçim“ bir din kardeşidir?.
“TBMM'den çıkan kanunlarla bizim ilgimiz yoktur“ diyen de bu Takiyyecilerdir..
Meclis'in büyük çoğunluğunu ellerinde bulundurdukları halde, yasama ile ilgilerinin olmadığını söyleyerek, Halkı ve Anayasa Mahkemesi üyelerini aptal yerine koymaktadırlar.
Takiyyeciler, Anti Kemalist Parti’nin kapatılmasını engellemek için “Hiçbir partinin devamı değiliz.“ demektedir..
Oysa bunların şimdiki “başı” Gürcü Recep ve çevresinin çoğunluğu, Milli Nizam Partisinin, Refah Partisinin, ve Fazilet Partisinin kurucusu Necmettin Erbakan’ın çevresidir.
Bunlar onun eteğinden ayrılmaz ve ellerini yalar, ayaklarını yıkarlardı..
Ve bu Gürcü Recep ona öyle çok değer verirdi ki, o nedenle de oğluna Necmettin adını koymuştu!.
“Bunlar” korkaktır. Yalancı oldukları için de, hep Yılan gibi “kıvırtırlar.”
Her fırsatda Vatanlarına ve ellerini öptüklerine de -çıkarları gerektirirse- hemen ihanet ederler..
ABD kendisine daha iyi “kul olacağını” anladığı için, Gürcü Recep’i, Necmettin Erbakan’a tercih etmiştir..
1938’den itibaren Hain üretmeye hız verilen Türkiye’de, kendisini ve Türkiye’yi satmaya hazır çok kişi birikmiştir!..
“Bunlar” sabırla ABD’den veya AB’den gelecek emirleri ve kemikleri beklemektedirler..
“Naylon fatura uzmanı” olarak bilinen, sahtekarlıktan hakkında dava dosyaları olan, fakat dokunulmazlık zırhına sahip olduğu için, halen yargılanamayan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da “bunların” ağababalarındandır..
O nedenle
“Ne Banka bırakacağız, ne Fabrika, ne de işletme. Liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız!” diyerek,
açıkça Türkiye’yi satmaya devam etmekte ve Türkiye’ye ihanet etme yarşında en önlerde koşmaktadır..
Bu Türkiye haini, hiç kimseden korkmadan ve utanmadan “ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar. Gelsinler işgal etsinler” diyerek, Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve kültürel olarak işgal edilmesinden memnunluk duyduğunu dile getirmektedir..
Milliyetçi geçinenler, salon Atatürkçüleri neredesiniz?.
Ve İ...Türüt sen neler yemeğe devam ediyorsun?.
Milliyetçiliğine “ne oldi?.”
Bu Türkiye hainlerine karşı neden “hain Recep” diye başlayıp,
“Vatan-Millet-Sakarya” diye devam eden, eleştirel türküler yapmıyorsun?..
Kahraman geçinen MİT, TİT ve İT’ler neredesiniz?.
ABD’den veya AB’den izin gelmeyince kımıldayamıyor musunuz?.
“Yuh-Yuh soyanlara, Yuh-Yuh kaçanlara..”diye, Türküler söyleyen Aşık Mahsuni Şerif’e RAHMET OLSUN!..
Vatanlarını satan namussuzlara ve bunlara karşı mücadele etmeyenlere ise LANET OLSUN!..
2 Temmuz 1993’de Sivas Madımak Otelinde, 33 Vatanseveri de, “bunların” korudukları dinci Katiller, yakarak öldürmüşlerdir..
Bu dinci Katilleri savunan kişilerin başında da (sonradan Adalet Bakanı olan) Şevket Kazan vardı..
Türkiye ve Abhazya’nın düşmanı Gürcü Recep, ona da “ağbi“ demekteydi..
Türkiye düşmanlarıyla birlikte hareket eden işbirlikçi Anti Kemalist Parti hükümeti, ABD ve AB ülkeleri istediği için, Abhazya’ya düşmanlığa devam etmekte ve Abhazya’yı Truva Atları aracılığıyla, ABD ve AB’ye pazarlamaya çalışmaktadır..
Bunun için de, Diaspora’daki bazı işadamlarını, Emekli Bürokratları, dindar geçinen sahtekarları, tatlısu aydınlarını ve “durumdan” yeteri kadar haberi olmayan diğer insanlarımızı, “istediği şekilde” kullanmaya çalışmaktadır..
Türkiye Diaspora’sında, demokrasi güçleriyle ilişki geliştirmek yerine,
“Türkiyeyi pazarlamakla mükellefim“ diyen, Abhazya düşmanı Anti Kemalist Parti hükümeti ile, yakınlaşma çabaları, Diaspora’nın sahibi olan, Abhaz Vatanseverlerine de, Türkiyenin gerçek sahibi olan Türk Vatanseverlerine de ihanet olarak yorumlanabilir..
ABD ve AB ülkeleriyle yakınlaşma politikaları da, Abhazya ile Rusya arasında oluşan, dostluk, güven ve dayanışma ilişkisini zedeleyebilir..
O nedenle, bu konularda sorumluluk duyan “heryer“ ve “herkes“ Tarihe nasıl geçeceğini iyi hesaplamalıdır..
Abhaz Vatanseverleri ve Türk Vatanseverleri, ANAVATANLARI için “herşeyi“ birlikte yapmaya hazırdırlar.
Saygıya layık olan büyüklerimize saygılarımızı, Yiğit kardeşlerimize de sevgilerimizi yolluyoruz.
Kırgız Ajönba
25 Haziran 2008