Türkiye’de ki Abhaz Diaspora’sında olumlu gelişmeler olmaktadır. Bunu “tersten” yorumlayanları, Adige Ozanı Tıme Seyın’ın, şu sözlerini okumaya davet ediyoruz:
“Zavallığı benimsersen eğer
Beklersen senin için çalışılmasını
Adigelik biter yok olur
Günahı da sana kalır”
(Abhaz okuyucu, “Adigelik” kelimesinin yerine, “Abhazlık” kelimesini koymalıdır!)
Değerli Kardeşlerimiz,
Bizlerin doğru gördüğüne, başkası “yanlış” diyebilir.
Bizler; mutluluk ve güzellik kavramlarının her insana göre değişik olduğunu biliriz..
Biri içerek mutlu olur, biri okuyarak.
Biri için güzel olan kız, başkası için çirkindir..
Doğru kavramı da, kişinin kim olduğuna, bilinç seviyesine, olaya nereden ve nasıl baktığına göre farklılık gösterir..
Bu nedenledir ki, saygılı kalınması şartıyla, Abhazya’yı hiç görmemiş bile olsalar, farklı görüşleri savunanlara yine de karşı çıkmayız..
Ancak bizler; ”Abhazya halkının çıkarına olan polikalar sadece doğrudur” tezimize karşı çıkanlara, “önce vatan” şiarını, en acımasız biçimde dayatırız da!.
Çünkü bizler için “vatan sözkonusuysa, gerisi teferruattır.”
Bilindiği gibi doğru, birçok kişi için, ne yazıktır ki ancak uzun zaman içinde anlaşılır.
İşte bu noktada, pratiğin gösterdiği doğruya, yani hayatın gerçeklerine ters düşen gerekçeler öne sürüp, ona göre davranmayı sürdürmeye çalışan kişilikler ortaya çıkmaya başlar.
Bunlar bu fiilleriyle, kendisini ve ailesini lekeler..
Giderek de vatana zarar verme çizgisine ulaşır..
Bu “türler,” “önce vatan,” yerine, “önce benim çıkarlarım” der..
Onun içindir ki onlar; AKP hükümetinin Abhazya düşmanı politikalarından hiç bahsetmezler ve karşı da çıkmazlar!.
Çünkü onlar, anti-demokratik uygulamaların sadist sahibi, iki yüzlü politikacılarla karşı-karşıya gelmekten, “rahatımız bozulabilir” diye, çok korkarlar..
“Ya görevden alınırsam!
ya işten atılırsam!
ya emekli maaşımı keserlerse!
ya kredi verdirmezlerse,
ya vergi borçlarımı önüme koyarlarsa,
ya iflas ettirilirsem!
ya kariyerim sarsılırsa,
ya Türkiye’deki yakınlarımı görmeye gidemezsem“ diye,
devamlı düşünürler!.
Ve bu “dertler!” onların kişiliğini ezmeye başlar.
Bunlardan bazıları mertçe “bu uğraş’da risk çok fazla, sorunlarım nedeniyle ben artık yokum. Lütfen kusuruma bakmayın” deyip kenara çekilir..
Yiğitlikle alakası olmayan Mutantlar ise, “egoları” nedeniyle kenara çekilmezler..
ABD-AB ve AKP patentli planların uygulayıcısı “misyonunu” üstlenip, kendilerini “emniyete” aldıktan sonra, sağa-sola çamur atmaya kalkarak, kendileri gibilerini de bularak, onlara sunulan “kemikleri” aralarında paylaşmaya başlarlar..
Bu noktaya gelenlerin bırakın düşüncelerine saygıyı, kendilerine de saygı gösterilemez.. Çünkü onlar artık düşman safına “geçmişlerdir..”
Büyüklerimiz bizleri ”Tevazu insanı büyütür.” “Vatan söz konusuysa, gerisi teferruattır” “Hain’e acırsan, acınacak duruma düşersin” diye, eğitmişlerdir..
Bugün; önümüze çıkarılan bazı engelleri aşmada bizlere yardımcı olacağına inandığım için, bizleri birçok konuda yetiştiren iki kişiden bahsedeceğim..
1989 senesinin sonbaharıydı..
Abhaz Diasporası içindeki hertürden çalışmanın içinde olan Aşamba Orhan bey, İstanbul’a gelmişti..
Beraberce, Aryuta Ethem beyin yanına gitmiş, çok saygılı bir üslupla kendisine gelişmelerle ilgili bilgi sunmuş, ardından da fikrini sormuştuk..
Konuşmamız bittiğinde “bana verdiğiniz bu görev için teşekkür ederim” demişti..
Şaşırmıştık.
Sevinmiştik..
Ezilmiştik..
Aryuta Ethem Beyamca, anlattıklarımızdan sonra kendisine görev çıkartmıştı..
Aryuta Ethem Beyamca, Aşanba Orhan beyden enaz 10 yaş, benden ise belki 25 yaş büyüktü..
Fakat Rahmetli okadar, mütevazi ve aynı zamanda öyle de güçlü bir kişiliğe sahipti ki..
Bizler onu çok iyi tanımak fırsatına nail olduğumuz için onur duymaktayız..
Rahmetli, aynı mütevaziliğini son ana kadar sürdürmeye devam ederek; sahip olduğu bilgi, tecrübe, ilişki ve imkanlarını vatanımızın hizmetine sunmaya devam etmiştir..
Allah mekanını Cennet etsin..
Şimdilerde ise, üçkuruşluk etiket sahibi olanlar, yaşına-başına da bakmadan, herşeyi bildiğini sanarak, saygı ve sevgiden “bihaber” ortalıkta dolanmaktadırlar..
Değişmek doğanın kanunudur. Doğum ve ölüm arasındaki süreçde ve ölümden itibaren nasıl değişim devam ediyorsa, düşünsel dünyamızda da bu böyle olabilmelidir.
Gerçek bir Abhaz, iyi ve doğru ona anlatıldığında, ikna olur.
Eski yanlış görüşü terkederek, doğruya evrilir.
Bu durum insanı küçültmez. Tam tersine yeryüzünde değişmeyen tek “şeyin” değişim olduğunu bilenlerin gözünde büyür ve çok sevilen bir kişi olur..
Değişimin insanı yücelttiğini, değerli büyüklerimizden Rahmetli Yaşar Bir’in, nasıl doğruladığını anlatmak üzere, anılarımdan birini daha sizlerle paylaşmak istiyorum:
1992 Aralık ayının son günleriydi..
Abhazya’da; işgalci Faşist Gürcülere karşı “direnme savaşı” veriliyordu..
Rusya Devlet Başkanı Yeltsin ve Demirel iktidarı, şimdiki AKP hükümeti gibi Gürcüstan’ın “toprak bütünlüğünü” savunma adına, Gürcü Faşistlerinin “işgal, ilhak ve genosid” planını desteklemekteydi..
Gelişmeleri görüşerek “durum değerlendirmesi ve eylem planları” yapmak üzere, İstanbul Abhaz Derneği’ne heryerden delegeler ve durumu müsait olan diğer tüm vatanseverler gelmişti..
Üçüncü konuşmacı olarak, Almanya Çerkes Kültür Dernekleri Federasyonunun temsilcisi sıfatıyla kürsüdeydim.
Eksiklerimizi ve önerileri sıralamaktaydım..
Konuşmamın örgütlenme bölümüne geldiğimde “Dernekler üstü bir organizasyonun kurulması gerekmektedir” demiştim.
O an şimdi Rahmetli olan değerli büyüklerimizden Beripa Yaşar Bir, kürsünün tam karşısındaki Tahmatelerin oturduğu yerden birden ayağa kalktı. Ortaya hitap ederek, konuşmak istediğini söyledi..
İçime sanki bir ateş düşmüştü. Çünkü Rahmetli, daha 1 yıl kadar evvel, kuzenim Cıripa Tarık’dan sonra yaptığım konuşma sırasında, yine araya girmiş ve “dernekte politika konuşmayınız” diyerek, beni “sert bir tonla” uyarmıştı..
“Şimdi yine aynı çizgiyi dayatacak” diye, endişe duymuştum..
Yaşar Bir çok sinirliydi ve “Açkun doğru söylüyor.” diyerek, konuşmasına bağırarak başladı.
Rahatlamıştım.
“Biz Parti kurmalıyız.. Ben Başbakan Demirel’i 23 yıldır tanıyorum.. Ona sakın güvenmeyiniz.. O Yalancının biridir.. O, birkaçbin oy almak için şeyhlerin, şıhların elini-eteğini öper.. Bizim de enaz bir milyon oyumuz vardır.. Eğer biz de bir Parti kurarsak, ancak ozaman bizi herkes ciddiye alacaktır” dedi ve büyük bir alkış tufanı içinde yerine oturdu..
Sayın Yaşar bir de değişmişti..
Böylelikle orada bulunan tüm vatanseverlerin gözünde daha da büyümüştü..
Sonra, rahatlamış bir şekilde, ben konuşmaya devam etmiştim..
Rahmetli Yaşar Bir Politikacıydı.. 8 yıl TBMM’de mebusluk yapmış saygınlığı olan bir büyüğümüzdü..
Türkiye’de dinsel veya “ulusal temelde” parti kurmanın yasak olduğunu, böyle bir talebin suç sayıldığını da tabiiki bilmekteydi..
Fakat o “vatan sözkonusuysa, gerisi teferruattır” mantığına “evet” diyenlerden olduğu için, hiçbirşeyden çekinmeden açıkça “olması gerekeni” söylemişti..
Rahmetli Yaşar Bir gibi Tahmatelerimiz için o dönemde artık, sadece ABHAZYA vardı.. Faşist Gürcü Şewardnadze’yi destekleyen Cumhurbaşkanı ÖZAL ve Başbakan DEMİREL, onlar için düşmandı..
Bu Tahmatelerimiz, Abhazya düşmanlarına karşı, Anavatanımızdan yana tavır koymuşlardır.. Çünkü ONLAR, GERÇEK ABHAZLARDI.....
Bugün, Abhazya dışındaki en yoğun olarak yaşanılan Türkiye’deki Abhaz Diasporasından birçok kardeşimiz, bilinen “gelişme” ve “sebepleri” açıklayarak, aşağıdaki talepler üzerinde yüksek sesle konuşmaya başlamışlardır..
“Abhaz Dernekleri Federasyonunun kurulmasının zamanı gelmiştir.”
“Abhazlar olarak, kendi iç çalışmalarımızı ve yardımlaşmamızı yükseltmeliyiz.”
“Abhaz ulusal kimliğimizi öne çıkartarak, hayatın her alanında kendi kurumlarımızı oluşturmalıyız.”
“AKP hükümetiyle, Partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla, kendi kurumlarımız ilişkiler kurmalıdır.”
“Abhazya’nın düşmanı iktidarların, Abhazya’ya düşmanlıktan vazgeçmeleri için; diğer Kafkasya Kökenlilerin Kurumlarıyla ve Türkiye demokrasi güçleriyle, çıkarlarımıza uygun durumlarda birlikte hareket etmeliyiz.”
“Abhazya’nın tanınması ve ambargo’nun kaldırılmasına “evet” diyen, Partileri oy’larımızla desteklemeliyiz. Abhazya’nın düşmanı partileri ise, sandığa gömmeliyiz.”
Bugün AKP hükümeti; Türkiye’de Kürt sorununu çözmek adına! Demokratik açılımdan bahsetmektedir..
Fakat sıra Abhazlara, Abhazya’ya geldiğinde ise; Gürcüstan’ın “toprak bütünlüğünü” savunarak, Gürcü Faşistlerinin “işgal, ilhak ve genosid” planını desteklemektedir..
AKP’ye oy veren “abhazlarla”,
çeşitli gerekçeler ileri sürerek AKP ile “siyasi işbirliği” yapan “abhazlar,”
ABD ve AB “fonlarından” faydalanarak Abhazya karşıtlığı yapanlar,
”değişerek” ne zaman vatansever olacaklardır?.
Değişmezlerse “hangi sabaha bırakılacaklardır?”
Abhazya’mızın ve Vatansever Abhazların yanında olmak, her namuslu insana yakışandır..
Hamburg Abhazya Dostluk Derneği adına
Kırgız Ajönba
29.11.2009