APSUVARA, BEŞ-ALTI BİN YILLIK KADİM-ANTİK BİR KÜLTÜRÜN, BİR YAŞAM FELSEFESİ VE HAYAT TARZIDIR.
APSUVARA, BEŞ-ALTI BİN YILLIK KADİM-ANTİK BİR KÜLTÜRÜN, BİR YAŞAM FELSEFESİ VE HAYAT TARZIDIR.
01/07/2011. Bu yazı 26.06.2011 Pazar günü eski adıyla Kobaşlar Köyünde yapılan Bganba günü vesilesiyle kaleme alınmıştır.
Apsuvara, beş-altı bin yıllık kadim-antik bir kültürün; bu uzun yaşam serüveninde, tarihin imbiğinden geçerek edindiği, kişisel-toplumsal yüceliği, onuru, özgürlüğü, insana-topluma sevgiyi, saygıyı, bireysel ailesel toplumsal özgüven huzur barış refahı temel alan bir yaşam felsefesi ve hayat tarzıdır. Bu felsefe bireyi, erdemli, itibarlı, onurlu, düşünsel olarak demokrat, karakter olarak aristokrat yapar ve Yönetsel olarak doğrudan demokrasiye sağlam bir zemin hazırlar.
Khabze toplumunda, kamusal ve toplumsal itibar, onur, kişinin her şeyidir ve ahlaki değerler kanunun üstündedir. Adi, yüz kızartıcı suçların hiç biri görülmez, hapishane yoktur.
Apsuvara; birey, aile ve toplumsal yaşam, münasebetleri, nezaket, sevgi, saygı ve hakkaniyet çerçevesinde ahenkli bir şekilde düzenleyen ‘alayfüe-khabze’ diye adlandırılan altın ilkeler manzumesidir. Ve de yazılı olmayan toplumsal mutabakat- anayasadır. Bu anayasayı korumak için orduya veya herhangi bir güce de ihtiyaç yoktur. Tek yaptırım gücü ‘PXAŞAROP’ yani ‘ayıptır’ sözcüğüdür. Müeyyidesi de onurun zedelenmesi ve dışlanmaktır.
Apsuvara’nın toplumsal gücünün en yakın, çarpıcı ve somut örneği; geleneksel halk meclisimizin beş-altı sene önce aldığı düğün ve cemiyetlerimizde silah atılması ve içki içilmesinin yasaklanmasıdır. Avrupa Parlamentosu’nda övgüyle karşılanan bu yasak bu güne kadar istisnasız uygulanmıştır. Dünyanın hiçbir ülkesi kanunla, polis gücü ile bu yasağı uygulatamamıştır. En canlı örneği de yunanistan’nın Girit adasıdır.
Apsuvara, birey ve toplumu bilge yapar. Rahmetli Vladislav Ardzınba’nın Gürcistan-Abhazya savaşı sürerken 1992 yılı kasım ayında parlamentodan geçirdiği bir kanunla kurduğu ‘Ayhabılar-Yaşlılar konseyi’; 2005 yılında neredeyse silahlı bir kaosa neden olabilecek Devlet Başkanlığı seçim krizine,
‘ Bagapş başkan, Hacımba yardımcısı olacak’ diye son sözü söyleyip noktayı koyar. Danışma niteliğindeki geleneksel kurul, anayasa mahkemesinin de üstünde sorunu uzlaşma kültürüyle çözmüş, Rusya Devlet Başkanı V. Putin, ‘ bilge Abhaz toplumu’ diyerek hayranlığını belirtmiştir.
Khabze kelimesi etimolojik olarak ‘altın söz-dil’ anlamındadır. Temel prensipleri; nezaket, saygı, sevgi, hoş görü, hatırnazlık, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, merhamet, alçak gönüllülük, içtenlik, güvenirlilik, üşenmemek, sadakat, özveri, empati, onurlandırmak, paylaşmak, misafir sevmek, mutluluğu-acıyı paylaşmak, namus-iffeti korumak gibi basit sözcüklerle adlandırabiliriz. Tanımlanması kolay ama öğrenilmesi -özümsenmesi doğuştan ölüme kadar kesintisiz bir süreçtir ve uygulanması da çok zor ve zahmetlidir. Apsuvara-khabze ile yönetilen toplumlar bir senfoni orkestrası gibidir; çalan müzik nefis, yaşam tam bir şölendir. Khabze; toplumsal yaşamı en üst düzeyde idealize eder. Orda insan baş tacı edilmiştir, yalnızlığa ümitsizliğe yer yoktur.
Apsuvara-khabze; temel prensipler ve felsefesi haricinde durağan değildir, dinamik ve uyumludur, çağdaşlaşmakta zorlanmaz, diğer kültürlere saygılı ve insanları dili, dini, ırkı, sosyal konumları ile ayırmaz, herkesi sevgi-hoşgörü ile kucaklar.
Günümüzde demokrasi anlayışı ne yazık ki parmak hesabıyla özdeşleşmiştir. Bu anlayış sığ khabze kültürüne sahip toplumumuzun bazı kesimlerinde rağbet görmektedir. Apsuvaralığın hasletlerinden uzak, dejenere olmuş bazı genç yaşlı insanlarımız azınlıkta kalsalar bile maalesef toplumumuzun birliktelik ve bütünlüğüne zarar vermekte STK’larımızı ayrıştırıp bölüştürmektedir. Şüphesiz bilge camiamız bunları ya kazanacak ya da tasfiye edecektir.Alayfüa- khabza felsefesinde insan ve sosyal değerler, nicelik-sayısal olarak değerlendirilmez. Sadece doğadaki diğer varlıklar sayısal olarak ölçümlenir. Bir toplumu seçkin değerli yapan sayısı veya maddi varlıkları değil, insani, manevi-tinsel, estetik varlığı, kültürüdür. Abhazlar bu konuyu; ‘bizde sadece hayvanlar sayılır’ diye gülerek geçiştirirler.
Günümüzde post modern kültürün yetiştirdiği toplumlar, yeni nesiller, gelenekçi toplumları kibirli bir şekilde horlarlarken, bu kadim kültürlerin bilge-felsefi derinliklerini ya göz ardı etmekte ya da nüfuz edememekte ve anlamakta tembeldirler. Çağımızda ekonomik özgürlük; bireyselliği yüceltirken, maddi güç, statü için her türlü düzenbazlık ve ahlaksızlık doğalmış gibi kabul görmektedir. Batı da ahlaki, toplumsal ve ekonomik çöküntü hızlanırken, geleneksel aile, toplumsal yapı-felsefelerini koruyan Uzak Doğunun yıldızı yükselmektedir. En dramatik örneği âkil Çin’de görebiliriz. 1980’nli yıllarda Çin lideri Deng komünist sistemin yanı sıra kapitalist ekonomik kalkınmayı sağlamak için Mao’nun kültür devriminde ret ettiği üç bin yıllık Konfüçyüs öğretisinin temel prensiplerine sarılmıştır. Yani ‘aile, disiplinli ve çok çalışma, tevazu, sadelik-tutumluluk ve büyüklere saygı.’ Konfüçyüs’ü olmayan, votka kültürü, kaba güç ve silaha dayanan Sovyetler Birliği bir gecede çöküp gitmiştir. Küçük Abhazya Cumhuriyeti ise, Apsuvara-khabze’yi okullarda ders olarak öğretilmesine hazırlanmaktadır.
Abhaz toplumunu güçlü ve nitelikli kılan; Apsuvara- alayfüe öğretisi ile donanmış birey, aile, sülale, kardeş sülale, akrabalık, dostluk yapısıdır. Burada; insanlık, sevgi, saygı, nezaket, içtenlilik, özveri, liyakat, dürüstlük, paylaşım kederde-sevinçte birliktelik vardır. Güçlü-kişilikli birey; sağlıklı, huzurlu güçlü aile, sülale ve toplumu oluşturur.
Ayaşara dediğimiz kan bağına dayalı kardeşlik, Abhazlar’da son derecede önemli ve kutsaldır. Kandaş ailelerin oluşturduğu sülale ‘fratri’’de aidiyet duygusu çok kuvvetli, onuru önceliklidir. Bireyin, ailenin ve sülalenin toplumsal saygınlığı Apsuvara-alayfüe ile içselleştirdiği dereceye bağımlıdır. Onun için aile ve sülalenin itibarının korunması, yükseltilmesi için, küçükten büyüğe herkes son derecede titiz, şahsiyetli, onurlu davranır, ayaşarılığa küçüklük getirmekten kaçınır. Birey salt kendisi, ailesi için yoktur, sülale ve toplumu için vardır. Kendisine hizmet istemez, toplumun hizmetindedir. Burada adanmışlık, insanlık vardır. Aile, sülale ve toplumda Apsuvara hiyerarşisine mutlak uyum vardır. Büyükten küçüğe ayhabılık silsilesi mevcuttur. İki kişinin olduğu yerde bile, cemiyete girerken akran bile olsalar birisi daha büyüktür. Bu toplumsal ahengi, sağlıklı bütünleşmeyi güçlendirir, güzelleştirir. Büyüklere saygı ve onların otoritesi mutlaktır. Ama alınan kararlarda danışma esastır küçükler dahil her bireyin söz hakkı vardır. Bu bireylerin özgüvenini yükseltir, aidiyet duygusunu güçlendirir. Birey toplumsal ilişkilerde daima aile ve sülalesini temsil ettiğinin bilincindedir ve küçüklük getirecek en ufak davranıştan kaçınır. Çünkü toplum onu mensup olduğu aile ve sülaleye göre nitelendirecektir. Eğer bir aile ve sülale mensupları bulundukları cemiyetlerde ve etkinliklerde, bütünlüğü zedeleyecek aykırı tutum ve davranışlarda bulunursa hem kendilerini hem de aidiyetlerine küçüklük getirirler. Toplum da şöyle değerlendirecektir;
‘siz daha aile-sülalenizde birlik ve beraberliği sağlayıp meselelerinizi çözemeden toplum sorunlarını halletmeye gelmişsiniz.’ O zaman, ayni cemiyete iştirak etmiş olan ayaşaranın, başta büyükler olmak üzere düştükleri zor durumu tahmin edebiliriz.
Bu Pazar günü Bganba’ları, Bganı Kobaş’ın avlusunda bir araya getiren, işte bu kardeşliğimiz-ayaşaralık’, Apsuvaralığımızdır.
Her kültür, kendi doğal ortamı ve ikliminde gelişir. Anavatanında özgür, egemen ve baskın nüfus gerektirir. Doğal ortamından koptuğu takdirde, hızlı bir asimilasyon-erozyonla karşılaşır, korunması çok güçleşir. Abhaz diyasporası da bu durumu dramatik bir şekilde yaşamaktadır. Tek şansımız, nüfusumuzun özellikle Marmara bölgesinde köylerimizde yoğunlaşması, kentsel nüfusun köyleriyle bağlarının devam etmesidir. Abhazya’da da aynı sorun söz konusu olup, savaş ve bağımsızlığından sonra demografik yapısı değişmiş olmasına rağmen bugün nüfusun ancak yüzde ellisini abhazlar teşkil etmektedir. Bunun için yurdumuzda bir milyona yakın diyasporanın abhazyayı demografik, ekonomik ve kültürel yönden desteklenmesi ve anavatanla sağlıklı bir şekilde entegrasyona gitmesi gerekir. Bu realite ve tespitimize, Devletimiz, Rusya Federasyonu Abhazya Cumhuriyeti de destek vermekte olduğuna, K.Abhaz Dayanışma Komitesi olarak yaptığımız sayısız en üst düzey görüşmelerimizde de bizzat şahit olduk.
Özellikle ülkemizde başlayan kültürel, siyasi demokratik açılımlar, kimlik ve kültürümüzün korunması için bizleri ümitlendirmektedir. Asıl görev, bu olgunun öznesi olan biz diyasporaya düşmektedir. Yok olmamak, kimlik ve kültürümüzün korunması, geliştirilmesi için bizlerin güçlü bir irade, arzu ve aktivite göstermemiz gerekir. Bunun içinde geleneksel Ayhabılar kurulu ve halk meclisimiz olmak üzere köylerimize kadar sivil toplum kuruluşlarımızı yaygınlaştırmamız, Abhaz Dernekleri Federasyonu’nu yönetsel, nitelik ve nicelik olarak güçlendirmemiz, yirmi yıldan beri başarılı, etkin bir şekilde lobi faaliyeti sürdüren, başta Abhazya Cumhuriyeti, Devletimiz, Rusya Federasyonu, Batı ve Gürcistan’ın siyaseten akredite edip muhatap aldığı, V.Ardzınba’ın üstün hizmet, liyakat nişanı ‘Leon’ nişanı ile onurlandırdığı Kafkas Abhaz Dayanışma Komitesinin desteklenmesi gerekmektedir.
Bugün toplumumuz; büyüğümüzden küçüğümüze kadar etkisini gördüğümüz asimilasyon ve Apsuvara-Alayüfe-Khabze’den uzaklaşılması nedeniyle, sağlıklı STK’larını oluşturamamış, ilkeli hedefleri olmayan, toplumsal bilincin zayıf olduğu dağınık bir görüntü sergilemektedir.
Sözlerimi sık kullandığımız bir Abhaz duasıyla bitiriyorum.
‘Ançva Apsuvara yıymırdzay, yıhamoy zegi yahzeypşup- Allah Apsuvara’lığı kaybettirmesin, sahip olduğumuz her değer, güzellik hepimizin, tüm insanlığındır.’