RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 09 Eylül 2011, Cuma 04:29:28 tarihnde eklendi. 1537 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ACZİN VE TABALIĞIN ZİHNİYETİ

Akıl tutulmaları
ACZİN VE TABALIĞIN ZİHNİYETİ

Dünyamız sonu acıklı gözüken bir maceraya sürüklenirken,  çoğunluk sele kapılmış gibi bu maceraya uyumlanıyor. Uyumlanabilmek, sağlıklı bir durum gibi görünsede, olumlu olup olmadığını varılan sonuç gösterir.

Dün ekilenlerin bugünkü sonuçlarına baktığımızda, katlanarak devam eden bu durumun, hayra gitmediğini görmek zor değil. Değişen iklime bakmak,  görmek için yeter.  Elimizden geldiğince anlamaya, uyarmaya birşeyleri düzeltebilmenin yollarını aramaya çalışıyoruz.

Benim yazdıklarım bazılarını rahatsız ediyor. Eh bende, zaten onlar rahat olsunlar diye yazmıyorum. Telaşla koşturulanlara, gidişata uyumlanmaya çalışanlara, nasıl bir oyuna geldiğimizi ve olan herşeyin bizleri doğrudan ilgilendirdiğini, anlatmaya çalışıyorum.  

Bu nedenle  ‚‘‘Anlaşılan sen Osmanlı tokadı yemedin galiba…‘‘ gibi, cibbiliyeti ikrarından belli mahlukatların, neler yapabileceklerini ve hastalıklı akıllarını, zaten kardeşlerini boğduran, evlatlarını kestiren, asar keser tarihten,  bu saltanatın, tabasını sürüklediği acıklı felakettende biliyoruz. Bu zihniyetten türeme hastalıklar, çeşitlemelerle, gündelik hayattaki şiddetle, bir kesimin ötekini yakarak, keserek, esir tutarak, kalleşçe katletmeleriyle sürüp gidiyor.

Bu kafalarla yobazlar çıkıp 85 yıllık zulüm bitecek! diye fetva verebiliyor.

Ama aynı zamanda, Cumhuriyetin değerlerini özümseyememiş, fırsatlarını değerlendirememiş, emaneti aldığı yerden yükseltememiş zihniyette, aynı ifadelerle ‚

‘‘86 Yıllık burjuva-feodal faşist diktatörlüğün tarihi ezilen halklara zulmün tarihidir!‘‘ diyecek kadar yobazlarla aynı saflara düşebiliyor.

Aczin ve tabalığın,  kula, kulluğun zihniyetidir bu!

Kendi temelinde yükselemeyen, özünü geliştiremeyen bu zihniyetler sağlı sollu, aynı çizgide buluşur. Tıpkı taraf ve karşı taraf olanların küfürleşmeleri gibi. İnternetin kirli dünyası, sapkınlıkların karanlık arzularını yansıttıkları kelimelerle dolu. Hemde en erdemli başlıkların altında.

Balık baştan kokar deriz ya! İktidar ne yazık ki kokuşmuştur. Saldırgandır, kabadayıdır, nalıncı keseri gibidir, sonuca giden her yol mübahtır. Orman kanunu uygulamaktadır. Yalan söylemekte, bugün dediğini yarın inkar etmekte, aslında korkudan ölmektedir.

Kendisini teslim ettiği dünya düzencilerine, teslim olduğuna, bin pişman olsada artık gidecek yeri yoktur. Hırsının ve kibirinin esaretindedir . Kendisiyle birlikte çevresinide, bir daha çıkamayacağı bir batağa sürüklemiştir. Kılavuzu şeytanıdır onu Allahı olarak kutsar.Elinde tuttuğu iplerin ucunu başkalarının çekiştirdiğini çoktan görmüştür ama ne çare? Teslimiyetin sonu, teslimiyetten öte gitmez.

Ama biz bu senaryoları tanıyoruz. Fitne her toplumda vardır. Osmanlının hasta kafası, onu milletlerin işgaline sürüklemiştir fakat, işi fitne ve fırsatçılık olan, bundan ders almamıştır. Harcında vardır bunların, bu hastalık. Elinde kalan, misakı millinin hangi imanla kurtarıldığını görmek istemez, göremez. Allah onun için alınıp satılırdır. Dilinden onu düşürmez ama imanı yoktur. Dilinin yalanını, kalbinin kibirini, hakkın talanını, dini yapmıştır.

İşte bu nedenlede Cumhuriyete, cumhura,  bir ağaç ekmez, dikili ağacını söker, taş atar, saldırır.

Rahatsız olanlar olmaya devam etsinler. Daha çok rahatsız olmalarını temin etmek insanlık onurumdur.

Yönetimler ve yönelimler yazıma yapılan sözümona yorumlarda, kullanılan Türk, gürcü vb. Kodların gerçeği ifade etmediğinden neredeyse eminim.  Bu tanımlamaların seçilmesinin nedeni, kendini iyice gizleyebilmek olduğu kadar, provokasyon yapabilmektir.

Sonuç olarak çöptür, çöplüktür.

Birisi rumuzlu şahsı ayrı tutuyorum. Çünkü, her ne kadar aklınca küçük görme kibrindeyse de, fikir beyan etmiştir. İfade tarzı geçmişte AP gibi partilerde yer alan sağ tendensli ve yönetimlerle iyi geçinmek gereği olduğunu düşünen, gücümüzü yetersiz görerek, siyasette bazı şeyleri mübah gören, büyüklerimizi hatırlattı. Uyarısında, kendi bakış açısına göre Abhazyaya zarar verme kaygısı var. Kendisine, kastettiğim ayrık otlarının kimler olabileceğini, gözden uzak gönülden ırak düşen, Abhazyada kardeşlerimize bu asırda soykırım uygulanırken, neden bu kadar hazırlıksız yakalandığımızı, yeniden gözden geçirmesini öneririm. Bu devletin her tuğlasında harcımız varken, her kademesi insanlarımızla bezenmişken ayıp değilmiydi anavatana, kendi değerlerimize, bunu mübah görmek? Beğenmediğiniz akılları birgün uygulamış olsa idiniz bugün bu konuma gelinmezdi.

Başka bir tarz var ki,  bunu irdelemek önemli. Ne yazık ki, toplumların aslında bir oldukları, aynı hedefi paylaştıkları alanlarda da, iletişim bozuklukları ve önyargılar nedeniyle  ayrılıklar oluşuyor. Bu hepimizin yaşadığı bir durum.

Yapım gereği, herşeyi araştırırım. Görünen yüzeylerin aslını merak ederim. Çocukken hepimizde vardır bu merak. Ancak aldığımız tepkilerle törpülenir, sindirilir, yaşamımızın amacıda çevremiz tarafından belirlenir, kısır bir döngüde merak etmemeyi öğrenir, ölür gideriz. Bendeki  anlama merakı çocuklukta kalmadı. Gerçekler acıtıcı olabiliyor. Ama bu durum, sinmeyi gerektirmiyor.

Biliyorsunuz Akbalıkta Ayayra kutlamaları olacak. At yarışı falan yapılacak. Bu konuya kendi fikrim ve gözlemlerimce daha önce bir yazımda değinmiştim. Facebookta değerli bir kızımız içtenlikle hazırlanan ilanı duyurmuş. Elbetteki gençlerimiz, bir hareket, bir düzen bekliyor. Birşeylerin vücut bulmasını istiyor ve haklılar. Onlara tutarlı, ilkeli bir çalışma ile hak ettikleri ortamı da değeride veremiyoruz. Dolaysıyla ne bulurlarsa onunla yetiniyorlar. www.abhazya-zaferi.net/tr açın bakın bu sayfaya. Tek tek çocuklarımızın yüzüne bakın. Onların anısına yakışacak Ayayra tabi ki Trabzondan Abhazya‘ya yol açmanın başarısı olmalıydı. At koşturmanın değil.

Herkes benim gibi, kim yapıyor, ne yapıyor? Niye at yarışı yapıyor? Bu organizasyon kaça mal olur? Ne getirir, ne götürür gibi tonlarca soru sormuyor  tabiki.

Hem, Trabzondan Abhazyaya şenlikli bir gemi kaldıramamış olmanın utancı, hem de buna neden olan politikaları irdelediğimden, düşüncemi, dile getiren soran bir yorum yazdım.

Yorumuma ‚‘‘Ne alaka?‘‘ Diye hiçte sormaması gerekenden, bir soru geldi. Araştırın dedim. 

Demek ki, benim gördüğüm şekilde görmüyorlar, normaldir. Yapılan birkaç yorum, hatırlatmamı etkisizleştirmek yolunda oldu.  Olaylara bakış açımı, gösterilen tepkiler belirlemez. Objektif durumlar belirler. İletilmesi gereken bilginin, karartılmasına izin vermem. Nede olsa hem Abhazım hem Cumhuriyet kızıyım.

Burada bir parantez açıp bir alıntı yapacağım.

…Mustafa Kemal’in İstanbul hükümetiyle doğrudan iletişim kurmasını eleştirmiş, muhatap olarak Meclis’in alınmasını istemişlerdir. Meclis’in içi kaynamaktadır.

Mustafa Kemal yanlıları ve karşıtları, bir birlerine bağırarak, suçlamalar yağdırarak konuşmakta, gürültüler arasında ne söylendiği tam anlaşılmamaktadır.

Yüzü gergin, kaşları çatık Mustafa Kemal kürsüye çıkar ve şunları söyler:

   “Efendiler!

    Meclisinize gayet acı bir gerçeği söylemek zorundayım:

    Sizin içinizde casus vardır!

    Efendiler!

    En gizli oturumunuzda görüşülen, ulusa ve yurda ait en gizli noktalar, yabancılara raporla verilmiştir!..”

Meclis’te korkunç bir uğultu…

Gürültülere “kahrolsun” sesleri karışıyor…

Mustafa Kemal, konuşmasını sürdürür:

   “Boş yere durumu karıştırmayınız…Yalnız şuna güveniniz ki izlenen yol, burada namuslu ve vicdanlı üyelerin görüşlerine tıpatıp uygundur.

    Efendiler!

    Bu önergeye imza koyanlar arasında hafiye vardır!”…

( http://www.guncelmeydan.com/pano/sizin-icinizde-casus-vardir-yilmaz-dikbas-t29440.html da yazının tamamını bulabilirsiniz)

Işte Mustafa Kemal’in altını çizdiğim bu açıklaması, durumumuzun genel tanımlamasına son derece uygundur.

Tüm yazılarımızda, hem Türkiye, hemde  Abhazya ile ilişkilerimizde, sağlam adımlar atmamızı engelleyen girişimleri açıklamaya,  zaaflarımızı tesbit ederken önerilerimizi sunmaya çalışıyoruz, çalışacağız.

Facebook gibi alanlarda kısıtlı yorumlarla, konular açıklık kazanmaz. Dolaysıylada söylemler, başlıklar halinde ve  daha radikal olur. Birde buna, Sayın Fatih Atan’ın KADK - Bir Dönemin Anatomisi kitabında değindiği gibi …toplum içersinde yoğun olarak var olan ‚‘‘dedikodu‘‘ mekanizması çalıştırılarak, insanları yıpratma yönteminin çalıştırılmış olması…nı eklersek, ne dendiğini kaynağından öğrenmek yerine, mişli geçmişlerle yargılarını geliştirenlere laf anlatmak biraz abesle iştigal gibidir.

Fakat namuslu ve vicdanlılar ile iletişimin arasına konulmak istenen, değersizleştirme hamlelerini kabullenmek, vicdanıma ters düşmek olacağından, gördüğüm ilginç ayrıntıları paylaşmayı yeğledim . Bunlar arasında AB nin projelere dağıttığı milyon tutarların haberleri, hangi kararları kimlerin birlikte almış olduklarının hatırlatmaları olan,  kaffedin faaliyet raporu falan vardı. http://www.kafkasfederasyonu.org/kaffed/05_07_faaliyet_raporu.pdf

Elbetteki,

http://www.abhazya-zaferi.net/tr/index.php/component/content/article/61-destek-verenler.html

http://www.abhazya-zaferi.net/tr/index.php/sponsorluk  sayfalarınıda inceledim.

Aklıma daha önceden gördüğüm birşey geldi, isimlere gözüm takıldı, tekrar o sayfayı açıp baktım. http://www.groupcsa.com/ourteam.php ve bunuda paylaştım.

Bir kardeşimiz, beni epey bir azarlamış. Bazı sözlerin altını çizerek burada aktarıyorum. Çünkü bu sözler bilinçli yapılan bir kampanyadan, genç zihinlere kopyalanmıştır.

Sorularının dışında kalanlar, kardeşimizin kendi beyninin ürünü değildir. Alaycı bir tavırlada olsa, eğer soruyorsa temel sağlamdır bana göre. Diyor ki;

Hangisinin kutlanacağı afişte belli sanırım,Bu yazıların amacı nedir?arkasında komplolar arayıp bu kutlamalara katılmayalım mı ?geçen senelerdeki gibi dernekler vb. kurumlardaki yapılan organizasyonlarda olduğu gibi 15-20 kişinin katılımı ilemi kutlama yapalım?komplolara alet olup büyük bir şenlik yapmak yerine,evde oturup komplolara alet olmayalım mı?yapılan her organizasyonun altındaki derin amaçları bulup ,keşfedip yapılan organizasyonlara gölge düşürmek bir alışkanlık olmuş,en son örneği Bagapş'ın Türkiye ziyareti(iyiki de gelmiş dünya gözüyle son bir kez gördük),topluma,çevreye,hayata olan kızgınlığı süslü sözler ve kimsenin bilmediği detaylarla birleştirip akıl karıştırmak, katılımı ve coşkuyu azaltmaktan başka hiç bir şeye hizmet etmeyen davranışlardan  bıktı.Herşeye muhalif ve kızgın olmanın kimseye bir şey kazandırmadığı gün gibi aşikar.ayrıca bu linkleri neden veriyorsunuz http://www.groupcsa.com/ourteam.php birilerine mutlaka saldırmak mı gerekiyor ? Yok ama siz işin iç yüzünü bilmediğiniz için böyle yapıyorsunuz derseniz,biz bildiğimiz kadarıyla hareket ederiz derim,

Bagapşı dünya gözüyle son bir kez görmek!  J Cihan Candemir’in kulakları çınlamıştır.

Organizasyonun altındaki derin amaçları bulup ,keşfedip, organizasyonlara gölge düşürme alışkanlığı!.

(Bu satırları özellikle aklınızda tutun, gelecek yazımda lazım olacak. Bu cümle, psikoljik harp çamurunun, doğruyu dillendiren kişileri, paranoyak! Suçlamaları ile batırma eylemlerinden biridir.)

Organizasyonlara bakılınca görünmeyen gölgeler, bazı adresler verip sorular sorulunca  beliriyor demek ki.

Hele şu cümle.

Topluma, çevreye, hayata olan kızgınlığı…!

Kendi dünyasını, herkesin merkezi olduğu sanısının hüzünlü bir örneği olduğu kadar aslında derdini bir türlü anlattırmadığımız çocuklarımızın bir olgusu bu.  

Demek ki toplum, çevre, hayat ve Organizasyonlar ve herkes  Kaffed tekkesinden ibaret.

Matrix’i izlediniz mi?  Orada Smithler vardı. Hepsi birbirinin kopyası.

Başından beri, işte bu manzarayı anlatmaya çalışıyorum. Katil sermayenin ve ileri demokrasilerin yeni insan formları. İmam okuduğunda cemaat artık amin demiyor,ne diyorsa cemaatte, onu diyor. Bu yalnızca bizlerin sokulmak istendiği hal değil.

STK ların, etnik grupların, desteklenmelerinin amacı, insanları kendi sorunları çevresinde, bir araya getirip güçlendirerek, sorunlarını çözmek  değildir.  Tersine bir arada denetim altında tutup, yönlendirmek, biçimlendirmek ve bu  yolla başlarına bela olmalarını engellemektir.

Katil sermaye, kimseye babasının hayrına 5 kuruş vermez.  Geçici başarısının sırrıda, işte bu Smithler gibi programlanan cümleleri,  sorunların esas kaynağı olan sermayenin, birer neferi olana kadar ezberletmesidir.

Tarikatların bu denli yaygın ve etkin kılınmasının nedeni de  budur.

Sendikal örgütlenmeler teşvik ediliyormu? Sarı sendikaları bırakın desteklemeyi kurarlar zaten. Taşaron firmalarla, çalışanları birbirlerinin işlerine rakip hale getirerek, saaatlerini ve mekanlarını, birbirleri ile iletişim kuramayacakları, örgütlenemeyecekleri şekilde düzenleyerek, ellerinden geleni artlarına koymuyorlarmı? Sizin sorununuz var, sizede hibe yapalım diyen varmı?

İleri demokrasilerin vardığı noktayı göremiyormusunuz? Hangi normal aklı olan insan, ülkesi bombalanırken hiaaa! diye zafer çığlığı atar?

Hangi vicdanı olan insan, yüzlerce savaştan kaçan insanın suda boğulmasını seyrettiren hükümetini ne yapsın, sözleşmeleri var, mecbur! diye aklar, ve allahtan utanmadan namaza durur?  

Hangi sağlıklı akıl, bunca asır sonra, bunca dökülen kandan ardından, tekrar ayağa kalkan bir Abhazya Cumhuriyeti varken ben Çerkesim diye ortaya ortak akıl koyar? Ve hangi akılda bu akıllara güven duyar ?

Gölgeleri görmekten değil, şenlikleri, gölgelerden arındıramamaktan korkmak gerekir ki, İngiliz ve Arap atları kadar, Özgür Abhaz Atlarınıda koşturabilelim.

Bilinizki dünyam, kendini merkeze koyup, herkes diye yutturan tekkeler kadar, o tekkeleri biçimlendiren zihniyet kadar dar değildir.

Aklıllarımızı, kendi beyinlerimizin ürünleriyle, temiz vicdanlarımızın onayıyla, her gün yeniden düzenlemeyi, temiz tutmayı öneririm.  Son kertede ne ekersek onu biçeceğimizi unutmamalı.

Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Esen Zafer Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.