Kaffed çatısı altında dillendiren politikalardan kesin çizgilerle kendini arındırmamış, halkına dayanmayan, hiçbir yönetim başarıya ulaşamaz.
Pek çok söze gerek bırakmayacak Wikileaks belgeleri yayınlanmaya başlamış. Umarım, insanlarımız ‘‘dedikodu‘‘ modundan çıkıp gerçekleri okur, değerlendirir, adımınlarını doğru atar.
Dünkü yazımda, Abhaz- fed‘in bu durumu için, zaten başından teslim alınmış bir hareketin geldiği aşamadır, demiş yönetimdekilerin cılızda olsa, bir başkaldırısıdır diye nitelemiştim .
Hazırlı etkiye hazırlıksız tepki halinde gelişen örgütlenmelerde, hata yapma oranı yüksektir. Bu doğal bir akıştır. Nitekim esas olarak Abhazyanın direnişi ile yükselen, kültürel kimlik korumasının üztüne çıkan, nitelikli örgütlenmelerde yapılan hataların ideolojik tarafına değinmeden, yapılan yöntemsel yanlışlar tartışılmış, abhazyanın öznel ihtiyacıda göz önüne alınarak Abhaz-Fed kuruluşuna yönlenilmiştir.
Abhaz örgütlenmesi talebini yükseltenler ;
Abhazyanın bir devlet olduğunun,
İçlerinde renkli devirmelerle ortaya çıkarılan, güdümlü devletçiklerden farklı bir nitelik taşıdığının,
Öz gücüne dayalı, antiemperyalist bir tavır içinde olduğunun,
sivil savaşımın kanlı savaşlardan daha büyük bir tehlike olduğunun bilincinde idi.
Ama aynı zamanda, nesnel gerçekliğimizi yaşadığımız Türkiyede;
Türkiyenin, 50 yılı aşkın bir zamandır adım adım emperyalist güçlerin denetimine geçtiğinin,
Hükümetin BOP projesinin bir taşaronu olduğunun,
Türkiyeyi bölünmeye ve tehlikeli bir maceraya atarken, Abhazyamıza düşman tavrının,
Bağrındaki Kafkas halklarını amaçlarının maşası olarak kullanmak istediğinin
Ve elbette bu toplumun bir parçası olan bizlerinde, toplumsal dejenerasyondan nasibini kat kat aldığının farkında idi.
Şimdi kim çıkarda, Kafkas kökenlilerin, TC içersinde enine ve boyuna bölünmelere uğramadığı söyleyebilir? Yaşadığı ve temelinde harcı olan bu toplumda ki her birey gibi onlarda, kendi bireysel geleceklerini hangi kulvarda görüyorlarsa, o kulvarın yandaşı, yarışçısı olmadılar mı?
Kafkas halklarının ileri gelenleri, Rus, Osmanlı, İngiliz, Alman emperyalistleri arasında tercih yaparak, yandaşlık yaptırmadımı halklarına?
Şimdi soykırımdan söz ediliyor. Buna çanak tutan, alçak ingiltere Rusyadan daha mı az suçlu? Gürcistanın yaptığı katliamından söz ediyoruz, buna destek veren, Abhaz toprakları üzerinde Gürcistanı kurduran Alman emperyalizmi, daha mı az suçlu?
Ekonomik savaşlarında, savaş meydanı haline getirdikleri Kafkasya’dan sürgüne gelenler halkın kendisidir. Hem Rusyada hem Osmanlıda, göç yardımıda alarak, halklarının kendi çıkarlarının uşakları haline getirmeye kalkışmadılarmı?
Tıpkı bugün Türkiyenin batılı efendilere topyekün satılması gibi, bizleri de efendiler satmadılarmı sizce? Osmanlı Belgelerinde, Alman, ingiliz belgelerinde yokmu bunlar? (Bu arada kendi varlıklarıda dahil olmak üzere, halkına harcayan halkından kopmayan beylerde olmuştur. Umarım bir gün onlarda onurlu tavırları ile bir gün anılırlar)
1. Taman‘dan 27,337 kişi. (12,716 kişisi devletin desteği ile). 2. Anapa dan 16.452 kişi. 3.Nowo-Rossijsk ten 61,995 kişi (6,705 kişi yardım almış). 4.Tupase den 63,449 kişi. 5. Kuban çevresinden ve Soça deltasından 46,754 kişi ( 21,243 kişi yardımla). 6. Adler den ve Chossta dan 20,731 kişi, Sayın Bölge Valisinin bizzat emriyle tamamına yardım edilerek. 7. Çeşitli noktalardan tarafımızdan herhangi bir etki olmaksızın ama Komisyonun gözetimi altında 21,350 kişi. 8. Kıyıların ordularımız tarafından işgal edilmeden önce bahar ve kış aylarında toplam (bölge yönetiminin verdiği bilgiye göre) 60,000 kişi. Hepsi 318.068 kişi - 1858,1859 ve 1862 ve 1863 ün ilk yarısında göçen dağlı halkların sayısı 80,000 kişi, öyleki savaşın başından bu yana Kuban bölgesinden türkiye ye göçenler 400,000 kişidir, kısmen yapılan yardımlar bu temmuz ayına kadar 136,713 Rubledir. – Bu arada, göçün biraz azalmakla birlikte devam ettiğini bildiriyor ‚‘‘Gazi‘‘….(Alexander Petzolt, 1964)
Hangi ordunun işgali bu diye baktınızmı hiç? Bu ALMAN ORDUSUDUR! Arkalarından bölgeyi işgal eden İNGİLİZ ORDUSUNA bırakıp çekilmek zorunda kalırkende, nefret kusarlar.
Sürgünümüze neden olan olgular, bugün aynen yaşanmaktadır. Dün İngiliz aklıyla Çerkes olanlar bugün aynı temcit pilavını önümüze dayamışlardır.
Yukardaki rakkamları Tamandan başlayarak iyi okuyunuz. Kaç kişi sürülmüş kaç kişi yardım görmüş? Bugün, Diasporada, AB’den, amerikan kuruluşlarından, İngiltereden, Rusya dan, yardım ve teşvik alanlarda, aynı ahlakın yöntemleri ile ‚‘‘elitleri‘‘ oluşturmuşlardır.
Şimdi günümüze bakıp Abhaz Federasyonunun, talebe uygun bir biçimde, diaspora halkının taleplerini doğrultusunda, geniş katılımlı bir birlik sağlayarak, geçmişinden ders alarak, ilkeler belirleyerek,‘‘ içimizdekileri‘‘ ayıklayarak,kendisini ta başından bu yana, en son Kaffed Çatısında birleştiren geçmişinin devamı olan politikalara, bir özeleştiri yaparak ayırmışmıdır?
Tabi ki hayır! Kuruluş döneminde, Sayın Cihan Zafer’in yaptığı açıklamanın dışında değer, dokunur, kaleme alınmış bir açıklama, bugüne dek uygulanagelen, yukarıdan iş bitirmeye son veren, bir tek ilke bulamazsınız.
Tartışmalar, bölücü,mikro milliyetçi , öcü eksenindeki saldırılar etrafında gelişti. İşin özüne kim dokundu?
Biz dokunduk ta ne oldu? Dokunduğumuz konulara katılan sessizler nerdeler? Ben sade insanlarımızın bu durumlara ettikleri küfürleri burada yazamam. Onları elbette ayrı tutuyorum. Peki aydınlar, söz edebilenler ve hatta iş bitirebilenler, panda yavrusu gibi, yılda bir iki laf ederekmi mücadeleye katkıda bulunuyorlar?
Abhaz federasyonu yönetimi birşey yapmadı doğru iyide federasyonu teşkil eden derneklerin entellektüel ürünleri nerede? Halkımızın içinde olayları görebilen, apsuvalığının bilincinde, bu ilişkilerin içine girmektense apolitik kalmayı seçen insanlarımız, toplum için hemen her konuda üretime teşvik edildimi?
Hala Abhaz derneklerinin, finans desteği ile yazılan ve dağıtılan kitapların, Abhazları, turşucunun şahidi şıracı hesabı ustaca ‚‘‘Çerkes!‘‘ leştirirken, abhaz- fed. yönetiminden hangi tavrı almasını bekleyebiliriz?
KADK ve Abhaz-Abazin kongresinin, diasporadaki çalışmalarını, STK laştırmak , toplumsal talepleri denetleyerek etkisizleştirmek, lobi faaliyetlerini denetim altına alarak, Abhaz-Rus stratejik işbirliği ve Türkiye-Rusya işbirliğini temsil edecek güdümlü bir oluşum çıktı ortaya.
Biz Abhaz-Fed‘ in kuruluşu esnasında, açık bir dille, bize ikincibir Kaffed gerekli değildir diye ifade ettik.
Türkiyenin BOP eşbaşkanlığı ve Karadeniz işbirliği faaliyetine uygun Gürcistanın (kendisine ait olmadığı halde)toprak bütünlüğünü gözeten, Resmi olmasada, Abhaz elçiliğini diskalifiye eden, Türk-Rus ilişkileri üzerinden, Abhazyayı hongkong veya Sakarya Sanayii bölgesine çevirecek bir projenin, yasal yüzü çıktı ortaya.
Kafedden Ayrılarak kendi Federasyonunu kuranlar, kaffedde hangi ilkelerin altında toplanmışlar ve ne zaman? Kuruluş bildirgesinden bazı bölümler:
- Kaf-Der, 33 şubeden oluşan geniş tabanıyla önemli icraatlar başarmış, ileriye dönük projeleri, amaç ve ilkeleriyle Yurt içinde ve Yurt dışında (Kafkasya, Almanya, Amerika, Hollanda, Ürdün, İsrail, Suriye) kabul görmüş, Türkiye dışında ve dünyada var olan ve üye ekseriyeti Adige-Abhaz halklarından oluşan tüm derneklerin oluşturduğu "DÜNYA ÇERKES BİRLİĞİ"nin kurucusu ve DÇB'de önemli bir yeri olan tecrübeli bir kültürel kuruluş haline gelmiştir. (DÇB, özü itibariyle bir Adige-Abhaz kuruluşudur. Kaf-Der ise Adige-Abhaz üye ağırlıklı diğer tüm Kafkaslılardan az sayıda da olsa üyesi bulunan kuruluştur.)
- Kafkasya'ya dönüşü teşvik ederek dönmek isteyenlere yardım etmek, Kafkas halklarının insan sayısını azaltacak savaşlara karşı olarak (bağımsızlıktan bir söz varmı?) Abhazya, Çeçenistan ve Güney Osetya'da onurlu barışlara ulaşılmasına katkıda bulunmak,
•Dünya Çerkes Birliği'nin bünyesinde olması gereken tüm derneklerimizin birlikteliğini gerçekleştirip, altıncı kongresinin 2003 yılında Türkiye'de ve bizlere yakışır bir şekilde yapılmasını sağlamak, bu kuruluşumuzun tarih, dil ve ansiklopedi çalışmalarına ve özellikle de uzay kanalı kiralama yoluyla diasporaya yönelik dil TV ile eğitimine başlama projesini desteklemek,
-Etnik kimliğe dayalı örgütlenme modeli sakıncalıdır. Böyle bir model Diaspora'daki Kuzey Kafkasyalıların gereksiz ve zamansız olarak ayrışmasını dağılmasını ve güçsüz kalmasını sağlar.
Abhaz etnik kimliğine soykırım amacıyla saldırılacak, fakat etnik örgütlenme olmayacak??? Neden?
Ne zaman dillendiriliyor bunlar 2002 de. 2003 te zaten oluşum tamamlandı. Tıpkı, bütün tarafların onayladığı gibi Avrupa Parlementosuna Abhazlar Çerkes halkı olarak işlendi.
Teslimiyet belgesi, daha Abhazya da Savaş varken yapılan bütün oluşumlar içinde bolca var. Bizler Abhaz Federasyonundan beklentilerimizi dile getirip dururken, aynı isimler aynı çevreler, aynı masalarda, aynı işleri değişik adlarla gördüler, görmekteler. Abhaz Federasyonu yönetimide bu ağabeylerin, ayhabıların işaret ettiği yoldadırlar. İnisiyatifleri yoktur. Olmazda.
Abhaz Federasyonu, diaspora ihtiyaçlarından ve taleplerinden veya Abhazların öz ihtiyaçlarını temel alarak değil, Türkiye-Rusya-Abhazya arasında inşa edilmiş siyasi ve ekonomik ilişkilerinden, emperyalizmin, Kafkasya projeleri ve politikalarından doğmuştur.
…Abhazya’ya gelemeyen soydaşlarımızın da Türkiye’de kardeş Kuzey Kafkas Halklarının örgütlerince düzenlenecek etkinliklere bireysel olarak katılmalarını da dayanışma bağlamında anlamlı buluruz…ifadesi ise, bu çizgide sıkışıp kalanların kaygılı bir politikasıdır.
Kendini ilkeli bir düzeneğe oturtamamış olmanın ifadesidir.
Abhazyanın mikromilliyetçilik suçlamaları ile, diasporada, toplumsal talepleri hükümete endeksleyen politikalarla, Abhaz nüfusunun arttırılmasının önlenmiş olmasının ifadesidir.
Kendisini herkes-çerkes söyleminden kişisel olarak, ayırmaya çalışmasının ifadesidir.
Abhazyada büyük olasılıkla değişmesi beklenen dengelerin Türkiye ye yansıtılmasının ifadesidir.
Ve herşeyden önce, bulundukları bölgede yaygınlaştırılan, Adige-Abhaz kardeşliği söylemi ile artık Kayalar gibi bir köyün (tamamı apsvuadır) gençlik odasında Adige-Abhaz bayrağının asılı durduğu, Kefken’de Çerkes Halkları inisiyatifi pankartının açılmasını mutluluk ve gururla, ‚‘‘kardeş dayanışmasının kanıtı!‘‘ olarak gören kesimlerin, kişileri karalama yoluyla yapılan psikolojik savaşta suçlamalarına hedef olmaktan kaçınmanın, gençliğimizi tamamen kaybetmek endişesinin ifadesidir.
‘‘Ancak Abhaz Diasporasının temsilinin kardeş Kuzey Kafkas Halklarının bir diğer çatı örgütünün "masa ve sandalyelerinde" mümkün olamayacağını hala anlamama ısrarında olanları da izana davet ediyoruz.”
Bu, Abhazya nüfusunun (Çerkes değil) kuzey kafkas halklarını içermesinden kaynaklanan bir ikilemdir.
Bütün politik söylemlerin dayandırıldığı, yanlış politikaların bahanelendirildiği perspektif, esasında budur. Saldırıların ve kafa karıştırmaların dayanağı, Abhazyanın yalnızca Abhazları içermediği gerçekliğidir. Abhaz etnik nüfusunun az olmasıdır. Kardeşlik söylemi ile Çerkesleştirme saldırısının temellendirildiği zayıf halka budur.
Klan yerine konmasınında, mikromilliyetçilik suçlamalarınında, özellikle geri dönüşlerin özendirilmemesininde, Bir takım Adigelerin, ısrarla Abhazya vatandaşı olmak istemesininde, Abhaz diasporası ile Abhazya arasında birleştirici ilişkiler yerine dışlayıcı politikalar üretilmesinin, temelinde yatan bu gerçekliktir.
Öze dönük, bağımsızlıkçı, birleştirici politikalara kimse para vermez.
Abhaz federasyonu yönetimi, kendini yukarıda Kaffed kuruluşunda ifadesini bulan politikalardan ayırmadan, Diasporanın, kendi ihtiyaçlarına yönelik örgütlenmesini inşaa etmeden, bu güne dek hemen her Kafkas örgütlenmesinin oluştuğu gibi, araç örgütlenmesi, sipariş örgütlenme, niteliğine son vermeden hiçbir yere varamaz.
Ellerini dillerini bağlayan budur. Sırat köprüsünde can pazarıdır onların ki. Yönetimi terk edende yönetimde kalanda, bu güne dek yapılan tüm çalışmaların içersinde yer almış kişilerdir.
Yola birlikte çıkıp terkedenlerde, alternatif olabilecek bir çalışma üretmemiş, ilkeli bir çizgi ortaya koymamış bunun yerine taraf olmuştur.
Hala işler yukarılarda halledilmekte ve muğlaklık içindedir.
Ne yazık ki gençlik Sayın Bediz Tantekin’in ifade ettiği gibi, …Gençlerimizin bu kafa karışıklığı, kimliksizleştirme politikalarının vahim sonucu..nu yaşamaktadır. (http://www.abhazyam.com/kose-yazisi/12/abhaz-kimligi.html)
Bu vahim sonucu gidermenin biricik yolu, bunun farkında olan kesimlerin, kendi iç didişmelerini siyasi-ekonomik taraf çıkarlarını bırakıp, topyekün bir çalışma gerçekleştirmeleri ile mümkündür.
Sakat doğan bir Abhaz Federasyonu yönetimi bunu tek başına gerçekleştiremezdi.
Sayın Fatih Atan, İstanbul’da sanırım gençlerle görüştüğünde, okunmasını tavsiye ettiği, aslında bütün bu söylediklerimi kronoljik bir sırada gayet güzel aktardığı kitaplarını imzalamış. Kendisinin haberi yok, ama ben gördüm. Bu kitapların tek bir sayfası açılmadan bir torbada, masa altında duruyordu. Neden?
Bunu onlar kadar bizde biliyoruz, biz 10ncu köy mensubuyuz.
Bu gençlerimizin ve onları etkileyen büyüklerinin, ne kadar acıklı bir durumda olduğunun apaçık bir göstergesidir. Balık baştan kokar ve Baş Abhaz Federasyonu değildir, olamamıştır. Federasyon Statükonun çocuğu olarak doğmuştur çünkü.
En başından itibaren, bir takım arka plan oyuncuları ve denetimcileri, sözünü ettiğim %10 luk birimin, çözüm üreten, ilke belirleyen, etken olacak parçalarını, birlikteliğin inşaasına doğru değil, birbirlerini hedef alan parçalanmaya doğru itmiştir.
Abhaz Federasyonu ortaya bir dernek tüzüğü koydu. Bir de Abhazya, bir devlet olduğu için Abhaz örgütlenmesinin gerekli olduğunu ifade etti. Teslimiyet bu temeldedir.
Kaffed çatısı altında dillendiren politikalardan kesin çizgilerle kendini arındırmamış, halkına dayanmayan, hiçbir yönetim başarıya ulaşamaz.
Abhazya‘ya gidemeyecek olanların Türkiye’de Ayayrayı organize etmesi gerekiyordu. Ayayra’nın bir şenlikten ziyade, ayayraya nasıl ulaşıldığının, hangi aşamalardan geçildiğinin, hata ve olumlu yanları ile tartışılıp anlatıldığı bir dizi çalışmanın ardından gerçekleşmesi gerekmez mi? anmaların, kutlamaların anlamı bu değilmidir?
İşte bu tarihsel süreç gözden geçirilirken, Fatih Atanın kitapları gibi, dönemin ilişkilerini anlatan kitaplar belgeler değilmidir? Ben hiç okuma günleri yapıldığına rastlamadım.
Ayayranın altılı ganyana çevrilmesine diyecek sözü olamıyan bir çizginin, yetiştirmediği dinlemediği gençliğe, kişisel olarak yıpranmaktan başka birşeye hizmet edemeyecek yönetimdekiler, ne anlatacak?
Dernekler kendi faaliyetlerinde serbestirler. Hangi Abhaz derneği bu tür bir çalışmanın içine girdi? Hangi Abhaz Abhazyam.com’un haber ve yorumlarına gerekli duyarlılığı gösteriyor? Kimsenin duymadığı yerde aferin! Diye sırt sıvazlamaktan başka?
Kendi iç gerçekliğinde, başkalarının masa ve sandalyelerinde oturmak! Anlayan olursa ağır bir göndermedir, esasında. Bu uyarıyı yapanlarında düşünmeleri gerekir. Diasporada, Abhaz önderliğinin kendisi, kendi masa ve sandalyelerine oturmadığı sürece, yönetime gelen herkes benzer kişisel sıkıntılara girecek, kilitleneceklerdir.
İmzalardan haberdar olmadıklarıda doğru değil. Bu imzalar Ayhabılar kuruluna iletilmiş ve ayhabılar Abhaz Federasyon yönetimi ile görüşmüştür.
Ayhabıların hangi yönde tavsiyelerde bulunduğunu, ilkeler ortaya koymadıklarını, uygulanan politikaları, uygun bulduklarını biliyorum. Lobi çalışması, dernek yönetimleri ve apsuvalıktan nostalji gibi kalan, ayhabılık karmasından çıkan, statükonun korunmasından çıkan sonuç budur.
Sonuç olarak, ilan edilen seçimlere kadar, dernekler kendi iç bünyelerinde olduğu kadar, bir arada, sistemli bir biçimde, siyaset yapmanın ta kendisi olan ‚‘‘siyaset yapılmaz!‘‘ tabelasını söküp, Öz yapılanmalara, çalışmalara dönük prensipleri tartışılmalıdır, projeler ortaya konmalıdır.
Ne federasyon ne de ilgili çevrelerden talep ettiğimiz, önerdiğimiz, ilkeli adımlar olumlu bulup onaylayanlarcada bu adımlar atılmamıştır.
Abhaz Federasyonu yönetiminde olanlar, olmayanlar kadar Abhazya davasının içinde olmuşlardır. Bundan sonrada olacaklardır. Yönetimin eksik ve hataları, yönetmeyenlerin hatalarını örtmez.
Eğer izlenecek siyaset ve ilkeler belirlenmezse, abhaz örgütlenmesi, sipariş örgütlenme yönlenmesinden temizlenmezse, aşağıdan yukarı değilde, bugün olduğu gibi yukarıdan aşağı örgütlenmeler de yönetime kim gelirse gelsin, klikleşmeler devam edecek, Federasyonun işlevi, vitrin doldurmak olacaktır, o kadar.
Üst kademelerde, kişilerin başarılarına bağlı adımlar, başarılı olmaktan mutlaka uzak olacaktır.
İşte bu nedenle, Federasyon yönetiminin teslimiyetinden çok, konuşulması ve anlaşılması gereken, nasıl bir federasyon, nasıl bir örgütlenme olmalıdır.