Toplumsal tepkilerimizin bazılarının bu hikayedeki gençlerin , masum ve sevimli ama absürd eylemleri ni andırır derecede alakasız ,kendi halkına-kültürüne yabancı hale gelmesine sebep olan olguyu ,irdelemek gerekmektedir ,kendi adıma tarihsel olarak haksızlığa uğramış,sürülmüş bir halkın üyesi olarak ağıtlar eşliğinde üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim,ama kime ve neye öfke??
Epeyce bir zamandır Her Mayıs ayının öncesinde Cemiyetimizin fikri hayatında bir hareketlilik kendini gösterir oldu .’’Toplumumuzun önemli sorunlarından’’ 21 Mayıs etkinliklerinin biçimi ve söylemi hakkında ki tartışmaların açılış sezonu Mart –Nisan ayları oluyor… Mayıs ayına yaklaşınca konumların netleşmesi ve her kesimin kendi söyleminin haklılığı üzerine daha bir malzeme ekleyip,etkinliliğininin başarısını artıracak çabalarını yoğunlaştırması süreci ve nihayetinde eylem günü..... yaz tatiline kadar bu eylemler esnasında yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesi ve sonrasında ki tartışmalar ile kapanan sezon finali.Gündemi en yoğun ve bir şekilde her kesimin içinde yer alabildiği nadir bir Diaspora etkinliğidir 21 Mayıs.
Bu etkinliklerin çeşitliliği ve renkleri o kadar artış göstermeye başladı ki toplumun her kesiminden insana göre bir 21 Mayıs algısı-eylem şekli oluşuverdi.Hatta emekçi kesim bile kendi kimliği ile katılıyor nedeni 1 Mayıs işçi bayramı ile aynı ayda olmasının etkiside olabilir ( bkz.. Emekçiler, Kimliğinden Yoksun Bırakılanlar! Omuz Omuza, 21 Mayıs’a!.. adı altında) .
Kefkende ağıtlar ve Dualar eşiliğinde Vakur bir edayla Sürgünü anabilir yada Beşiktaşta Şehirli- Entelektüel Modern tarzda üzüntü ile Boğaza Çelenkler salabilir, gün sonuna doğruda Taksim de RF konsolosluğu önünde Soykırıma ve Soçi Olimpiyatlarına karşı öfkenizi haykırabilirsiniz…..inanıyorumki bütün bu etkinliklerin her birinde azımsanmayacak sayıda bir kitle olacaktır.
Bu durum hakkında konunun uzmanları tarafından yapılacak bir çok sosyolojik tahlil mevcuttur eminim ,fakat benim aklıma bu duruma uyan Adıge bir arkadaşımın anlattığı bir olay gelir hep ; 12 Eylül sonrası Kayserinin Adıge köylerinden birinde ,öğrencilik için gittikleri şehirlerde tanıştıkları sosyalist düşüncelerden etkilenen gençler,Thamade ağırlığının tartışmasız iktidarda olduğu köylerinde, hem yaşıtlarını etkilemek hemde bu koşulsuz iktidarı ellerinde tutan Thamade lere gözdağı verme maksadıyla bir eylem düzenleme kararı alırlar,aralarında bu eylemin ne olabileceği konusunda tartışırlar ve farklı öneriler getirirler, eylemin hem sıra dışı ,hemde etkili olması gerekmektedir….nihayetinde o güne değin edindikleri ‘’devrimci’’deneyimlerinin sonucunda bu eylemin ‘’Kuşlama ‘’ (80 sonrasın da Üniversitelerde hayli popüler olan slogan yazılı küçük kağıtların havaya saçılması) olmasında karar kılarlar, yer ve zaman olarak da bütün Thamadelerin bir araya geldiği sabah namazını seçerler....Kağıtlar özenle yazılır paketlenir ve kuşlamayı yapacak zatı muhterem belirlenir…eylem sabahı namaz sonrası avluya çıkan Thamadeler yerlere saçılmış kağıtçıkları görürler(seçilmiş genç yakalanmamak için ‘’eylemini’’ yapıp kimse camiden çıkmadan ortadan kaybolmuştur)alıp okurlar kağıtlarda yazanlar şunlardır ‘’Tek Yol Devrim’’ ‘’Faşizme Karşı omuz omuza’ ’ vs …o dönemin bilindik Sosyalist Sloganları nı alıp birbirlerine okurlar….. ‘’Baksana burdada ‘’Ekmekçiler Birleşin’’ yazıyor ,fırıncılarmı dağıtmış bunu’’tarzında muhabbetlerde olur kendi aralarında.
Toplumsal tepkilerimizin bazılarının bu hikayedeki gençlerin , masum ve sevimli ama absürd eylemleri ni andırır derecede alakasız ,kendi halkına-kültürüne yabancı hale gelmesine sebep olan olguyu ,irdelemek gerekmektedir ,kendi adıma tarihsel olarak haksızlığa uğramış,sürülmüş bir halkın üyesi olarak ağıtlar eşliğinde üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim,ama kime ve neye öfke??
21 Mayıs Sürgününe neden olan Çarlık Rusyasına öfke duyarken,Ekim Devrimi sonrasında Abhaz ve Adıge halkına olduğu gibi diğer SSCB yi oluşturan bir çok irili ufaklı halkın şu anda Dünya arenasında yeralabilmesine imkan tanımış (daha sonra bürokratik yozlaşma sürecine girmişsede) ilk dönem SSCB sürecini hesaba katmayacakmıyız? O birliği oluşturanlar Sovyet halkları ,fakat devamında Sovyetlerin çözülmesi sonrasında birlik yapılanması na Federasyon (RF ) olarak devam edenler Ruslar… yani Çarlık Rusya sının devamı..bu kadar basitmi ??Bu Federatif yapının 3 tanesi Bu Sürgün edilen halkların temsil edildiği,canla başla uğraşılan ,kültürü- dili olsun, edebiyatı –sanatı olsun varoluş çabaları ile ayakta durmaya çalışan Yarı Özerk Cumhuriyetler değilmi?onlarda RF na karşı yapılan bu protest- öfkeli tepkinin muhatabımı oluyor? Onlara tepki gösterirken hangi argüman kullanılacak?
Kendi İskan politikasına göre Adıgeleri –Abhazları ve Kafkasyadan gelen diğer göçmenleri kullanan Osmanlıya biat ederek kraldan çok kralcı olan,sonrasında Osmanlı döneminde gayet faal olan sosyal çalışmaları durdurup,tek tip toplum şiarı ile yola çıkanların yanında yeralmakta sakınca görmeyen,dahası onların bu ırkçı gelecek hayalleri adına kendi halkını harcayan ‘’kanaat önderlerimiz’’hakkında ki gerçekleri ne zaman kabul edeceğiz??
En önemlisi yaşadığı ülkelerin sorunlarının çözüm süreçlerinde yeralmamış,ama dönemin gerektirdiği’’koşullar’’ nedeniyle bir anda demokratik halk insiyatifleri oluşturarak , demokrasi havarisi kesilenlerin kendilerince oluşturdukları bir Diaspora Cumhuriyeti mantığıyla ‘’Ataların Toprakları’’(Turistik ziyaret dışında bir bağlantıları olmamış) hakkında ki, eylemleri-alakasız politikaları organize etmeyi kendine hak gören anlayışların önermeleri,o topraklarda yaşayanlar için ne anlam taşıyacak ??
Bu tip açmazları çözmeden ,samimi cevapları ortaya çıkaracak tartışmaları başlatmadan ,emekleme dönemine utana sıkıla yeni girmiş , topluluk olarak siyasi tavır gösterme süreci ciddi bir aşama kaydedemeyecektir.
Oysaki bu süreçlerin çok hızlıca aşılması gelinen bu tarihsel momentte elzem görünüyor,kendi halkının demokratik taleplerini zorla bastıran ,Emperyalizmin imkanları ile kendini ayakta tutmaya çalışan Gürcü devleti gibi yapıların,toplumumuzun her kesiminin duyarlı olduğu bu tarihsel sürece ,21 Mayısa,demokrasinin bir gereği olarak ‘’sahip çıkma ‘’ çabaları iyi bir örnek olarak önde durmaktadır.Bu örnekte yeralan aktörler 2008 de ki Osetya saldırısı sonrasındaki Devlet başkanlarının Batılı Medya tarafından infaz edilmesini (Kravat yeme,kaçarak arabanın altına saklanma görüntüleri vs..) unutmasınlar,Emperyalizme ne kadar güvenilebileceğinin dersini o dönem Gürcü Diplomatları almışlardı,umarım bu arkadaşlarımızda bu tarz bir tecrübe yaşamadan bu süreçlerden alınlarının akıyla çıkabilirler.
Acılarla dolu tarihe sahip tek halk biz değiliz tabiî ki ,ama acıyı sahiplenme ,paylaşarak hafifletme konusunda en duyarlı toplumlardan biri olduğumuz tartışma götürmez bir gerçek,21 Mayıs etkinliklerindeki ortak temel noktanın bu olduğunu sanıyorum,fakat toplumumuzun artık çok daha acil ve kalıcı çözümler gerektiren sorunları olduğunun farkına varmamız gerekiyor,bu sorunların halli konusunda da bu etkinliklere yoğunlaşıldığı kadar çaba harcansa ,bir çok fark yaratacak ,çok ses verecek çalışmalar ortaya çıkacağından eminim.