Politik örgütlenmelerin zorunluluğunu defelarca dile getiririken çoğu zaman üzerinde fazla durmadan geçilen tema enterasandırki ‘’Politika’’dır …nedir politika??toplumsal kesimlerin politik algısı ,normaldirki kendi yaşadığı ve içinde yeraldığı yapının dünyaya bakışı ile orantılıdır..yani herkesimin politikadan algıladığı şey normal olarak farklı olabilir…
Fakat bu durum Ulusallaşma sürecine yeni başlayan toplumlar için bir lüksdür,Abhazya da yaşayan insanların kanıyla canıyla elde ettiği kazanımları kalıcılaştırmak, geliştirerek , Ülkesini dünya arenasında saygın bir konuma erişmesine çalışmak, kendini bu kimlikle tanımlayan herkesin yükümlülüğü olmalıdır.
Türkiye coğrafyasında ki siyasi iklim değişiklikleri ,her defasında belli bir dini ,siyasi yada etnik unsuru hedef alan, bazı sloganların öne çıkmasıyla kendini belli eder.12 eylül öncesi toplumsal muhalefetin radikalleşip artık sistemi sorgular hale gelmesi sonucu ortaya çıkan anlayışa karşı muhafazakar ‘’teorisyenlerin’’ icat ettiği ‘’Komünistler Moskovaya’’ (daha sonra SSCB nin dağılması sonrasında bunu ‘’ya sev ya terket’’ olarak yumuşattılar!) sloganını buna örnek verebiliriz.
Bu mentalitenin farklı şekillerde devamını muhafazakar bir anlayışın iktidarda olduğu TC devletinde görebiliyoruz,Abhaz toplumunun yeni oluşturmaya başladığı örgütlenmeler ,yakında yaşadığımız 23 nisan skandalı da dahil olmak üzere birtakım duyarlılıkları hiçe sayan bu anlayışdan ‘’Abhazlar Abhazyaya’’ tarzı bir cevap alabilirler.Bu ciddiye almama ve etkisizliğin giderilmesi için artık eş dost tanıdık,hatır gönül ilişkilerinin ötesinde ciddi dikkate değer bir yapılanma sürecinin başlaması gerektiği her insanımızın kanında canında hissettiği bir gerçekliğe dönüşmüştür.
Asimilasyonun yoğun olarak uygulandığı dönemlerde yaşayan insanlarımız ,değerlerimize, üzerine titreyerek ve kıskançlıkla sarılarak fazla sorgulamadan ,eleştirmeden kapalı bir toplumsallık içinde sahip çıkıp korudular..saolsunlar varolsunlar ,kendi dışlarındaki dünyaya fazla açılmadan siyasi-ekonomik ve Kültürel -politik konulardaki etkinliklere ,diğer etnik yapılara kıyasla mesafeli durdular…bu süreç içerisinde ortaya çıkan, sisteme muhalif sesleri ve kişileri marjinalleştirerek toplumsal muhalif bir oluşumun kendi çevrelerinde ve kültürün içerisinde yeşermesine olanak tanımadılar.Fakat hayat beklemedi ,toplumun asimile olmasına karşı çalışmaların içinde bulunan bir çok insanımızın , Fransızların kullandığı ‘’Merdiven Nüktesi’’ duygusu ile sık sık karşılaştığını ,yaşadıkları bir çok tecrübeden hatırlayacağını sanıyorum…Gelenekselin, Modernle karşılaştığı değişim süreçlerinde ciddi bir toplumsal refleksde bulunamamanın sıkıntılarını bir tek bizim toplumumuz yaşamıyor ; fakat modern toplumsal yapılanmalar konusunda, içerdiği dinamiklare göre bizlerinki kadar cılız oluşumlar ortaya koyan başka halkda zor bulunur
Politik örgütlenmelerin zorunluluğunu defelarca dile getirirken çoğu zaman üzerinde fazla durmadan geçilen tema enterasandırki ‘’Politika’’dır …nedir politika??toplumsal kesimlerin politik algısı ,normaldirki kendi yaşadığı ve içinde yeraldığı yapının dünyaya bakışı ile orantılıdır..yani herkesimin politikadan algıladığı şey normal olarak farklı olabilir…
Fakat bu durum Ulusallaşma sürecine yeni başlayan toplumlar için bir lüksdür,Abhazya da yaşayan insanların kanıyla canıyla elde ettiği kazanımları kalıcılaştırmak, geliştirerek , Ülkesini dünya arenasında saygın bir konuma erişmesine çalışmak, kendini bu kimlikle tanımlayan herkesin yükümlülüğü olmalıdır.
Bu sorumluluk duygusuyla ortak hareket zeminleri oluşturma zorunluluğu en son yaşanan ’’ Abhaz çocukların 23 Nisan Provakasyonu’’ ile bir tokat gibi yüzümüze çarpmış ,hatta bazılarımızı sersemletmiştir,bu olay bir kere daha göstermiştirki ,politik güç olabilmeninin yolu ilk önce ‘’Olabilmektir’’ sanal değil gerçek ,sahici olabilmek ‘’görünür’’olabilmektir,sis perdesi gibi üstümüze çökmüş,egemen güçlerin dayattığı tanımlamaları aşmak –Kafkasyalı…Kuzey Kafkas…(hatta Abhaz-Çerkes türkü) belirlemelerine karşı Abhazyayı öne çıkarmak,kimliğimizi başka kimlikleri rencide etmeden zenginleştirebilmektir … bunun en pratik yolu bu konudaki tartışmaları,eylemleri ve bilinci yukarıda bahsi geçen, yıllarca ‘’koruma’’ uğruna bu gerçeklerden uzak tuttuğumuz,asimilasyonun pençesinde kıvranan geleneksel ortamlarımıza taşımaktır,ne tür hareket imkanları yaratılabileceğini tartışmaktır , toplumsal baskı unsuru oluşturulabilmenin hangi şartları gerektirdiğini ortaya çıkarmak ve bunu hayata geçirmektir.
Kafkasyalı yız ve Kafkas halkları Kardeşlerimizdir… fakat önceliğimiz Abhazyadır..nasılki, Balkan Kardeşliği yada Avrupa Birliği bir Kosova nın yada Bosna Hersekin – Hırvatistanın oluşması önünde bir engel teşkil etmemişse,bu halkların içinden kendi Örgütlenmeleri çıkmış ve bedeller ödeyerek kimliklerine sahip çıkıp bunu kurumlaştırabilmişlerse Abhaz Diaspoarasıda kendi çıkarlarını benzer şekilde koruyabilmelidir,bizler aynı zamanda Anadolu Halkları yada Ortadoğu Halkları içindede yeralıyoruz ,bu halklarlada Kardeşiliğimiz,Kan bağımız oluşmuştur..yapacağımız Politik çalışmalarda bu halklarla olan ilişkilerimizi tekrar gözden geçirip,bize haksızlık yapan ,tanımayan dahası halklara baskı ve ambargo uygulayan İktidarlara ortak tavır alabilme refleksimizi geliştirebilmeliyiz..
Asimilasyon ve değerlerin erozyona uğramasına yol açan sistem ,yanısıra Küresel iletişim-dolaşım olanaklarını da geliştirmiştir. Bunun sağladığı imkanları hepimiz kullanıyoruz,bilinçli, eğitimle donanımlı kişiler kendi tarihleri ve kimlikleri ile bu sayede tanışıyor ve önce sanal daha sonrada gerçek ortamlarda ortak çalışmalara katılıyorlar.
Reel gelişmelere ve bunun getireceği bakış açılarına dikkat etmek gerekiyor,örneğin Afrikada doğmuş siyah ırka mensup Müslüman bir genç eğitim yada iş için gittiği bir Avrupa yada Amerikan ülkesinde Budist ve Çinli bir genç ile tanışıp hayatını birleştirebiliyor,kendi çevremizde de bu örneklere eskisinden daha sık rastlıyoruz, bir sonraki neslin Ulusal ve kültürel perspektifleri neler olacak?ideolojik algılar hangi yönde gelişecek?söylemler ne olacak?geleneksel tarzın yaklaşımı ile global neslin uyumu konusunda kafa yormaya gerek varmı?
Bu sorulara cevaplar aramak da örgütlenmiş yapıların politik çalışmaları içerisinde yeralmalıdır çünkü’’gelecekde bir gün gelecek’’