Fatih Atan (A'tanba)
29/11/2015. Değerli okuyucular, Türkiye bugünlerde zor bir süreçten geçiyor.
12 Eylül 1980 Dikta anayasasının oluşturmuş olduğu sistemin bugünkü uygulayıcıları, Recep Tayyip Erdoğan (RTE) ve Adalet – Kalkınma Partisi (AKP) ortak yönetimi 13 yıllık iktidar döneminde, yüzlerce faili meçhul katliamlar (Roboski, Gezi, Suruç, Ankara)Güney doğu illerinde günlerce süren sokağa çıkma yasakları ile insanların katli, basın mensuplarına, sivil toplum kuruluşlarına, insanlara baskı ve tutuklamalar, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları ve son olarak da Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesi.
Dış politikada ise, komşularla sıfır sorun politikası, RTE ve AKP iktidarının tarihsel olarak yapmaması gereken bir hata ile düşürülen Rus savaş uçağı ile sona erdi.
Başta Tahir Elçi olmak üzere terör olaylarında yaşamlarını yitirenlerin ailelerine ve TC halklarına başsağlığı diliyorum.
Önümüzdeki günlerde Türkiye’de yaşayan tüm halkları zor günler bekliyor. Halklar, baskılara karşı birlikte ve sınıf mücadelesi temelinde dayanışma göstererek bu zor günlerden çıkmak zorundadır.
Ben, bugünkü yazımda, 83 yaşında yaşamını yitiren Milliyet Gazetesi yazarı değerli insan Hasan Pulur’u anmak istiyorum. Çünkü Abhazya Cumhuriyeti’nin kurtuluş savaşının son gününde (30 Eylül 1993) Milliyet Gazetesi’nde “ABHAZLAR VE AZERİLER” isimli yazısında Abhaz insanının savaş sırasındaki durumunu net olarak tanımlamıştır.
Buradan Hasan Pulur’un ailesine ve Türkiye Basın dünyasına başsağlığı dileğimi iletiyorum. “Abhazya Cumhuriyeti ve Abhaz Diasporası (2007 – 2008 Yılları) kitabımda yer vermiş olduğum, Hasan Pulur’un 30 Eylül1993 tarihinde yazmış olduğu “ABHAZLAR VE AZERİLER” yazısını sizlerle buluşturuyorum.
“Milliyet Gazetesi
Hasan Pulur. Olaylar ve İnsanlar
ABHAZLAR VE AZERİLER
Kırk yıllık “Kani”, olurmu “Yani?” diye bir deyim vardır, insanların değişmeyeceğini vurgulamak için söylenir… Kırk yıllık Kani, Yani olmaz ama, bizim kırk yıllık Abaza’lar, Abhazlar” olup çıktılar. *** GAZETE haberlerini ve Nazım Alpman’ın “Ateş Altında Cennet” yazı dizisini okurken, “Abhazların” nasıl kazandıklarını, Azerilerin de niçin kaybettiklerini daha iyi anlıyorsunuz…
Her ikisinin de nedeni çok basit; Abhazlar vatanlarını savunmasını biliyorlar, Azeriler bilmiyorlar…
Olay bu kadar basit!
Abhazlarda vatan için savaşmak ve gerekirse ölmek bilinci var, Azerilerde ise yok!
Tabii bir genelleme yapıp, “bütün Abhazlar kahramandır, bütün Azeriler de korkaktır, onların hiç birinde vatan bilinci yoktur!” demek yanlıştır, lakin durum da ortadadır.
***GÖRDÜNÜZ işte, 100 bin kişilik Abhaz milleti, 5 milyonluk Gürcülerle baş etti, Suhumi şehrini geri aldı. “Ben ölürüm de Suhumi’den çıkmam!” diyen Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze kaçtı…
Bir gerçeğin de altını çizmekte yarar var, Rusya’nın Abhazları desteklediği kesin…
Lakin, destek ne kadar güçlü olursa olsun, insanın yüreğinde “vatan bilinci” yoksa…
Adamın eline, dünyanın en güçlü silahını verintetiği çekecek bilinç olmadıktan sonra… ***Nazım Alpmanonları anlatırken “Abhazya’da ölmek ayıp” dedi.
“Abhazlar sayıca az nüfusa sahip bir ulus olduklarından, alanlarında uzmanlaşmış vatandaşlarını gözleri gibi korumak istiyorlar, ama bunu başarmak her zaman kolay olmuyor.
Örneğin, Kızılordu’da yetişmiş helikopter pilotu, Oçamçıra bölgesinde denizden çıkartma yapılırken, piyade olarak baskın birliğine katolıyor, komutan kendisine yalvarıyor:
- Gelme, gemide kal! Sen bize helikopter kullanmak için lazımsın.
- Siz bana helikopter bulana kadar, Gürcülerin bizim işimizi bitirmesini bekleyemem!
Oçamçıra bu çıkartma ile Gürcistan birliklerinden geri alınıyor. Ama bu gözü pek pilot da ölüyor.
Bir başka örnek de Eşira cephesinde yaşanıyor. Mig – 25 pilotu bir Abhaz, aynı kafalılık yüzünden sırtından vurulmuş olarak Gudauta hestenesinde yatıyor”, *** Ya Abhaz ordusu başsavcısının yaptıkları?..
Adamın ataları Türkiye’den gitme, Erzurum’lu… Cumhurbaşkanı kendisini cepheden çekip, zorla başsavcılığa atıyor.
Başsavcı Emin Naçacoğlu, Nazım Aşpman’a bunları anlatırken, hiç memnun değilmiş, şöyle diyor:
“Burada oturuyorum, ama aklım cephede, geceleri gizlice baskınlara katılıyorum!”
Ve sonra ekliyor.
“Aman, bunu, sakın Cumhurbaşkanı’na söylemeyin!” ***
Tabii bunlar çok önemli tespitler, ciddi bir devlet yönetiminde de hoş karşılanmayabilir…
Lakin, adam da bağımsızlık ve kurtuluş savaş yapıyor, devletler de böyle kuruluyor, bizim İstiklal savaşımız benzer örneklerle dolu değil mi?
Her şeyin temelinde “Vatanı savunmak” bilinci yatar…
Vatanını savunmak bilinci varsa, bunların hepsi olur, bugün kaybetsen bile, yarın senindir…
Eğer bu bilincin yoksa! *** Ne mi olur?
Şu haberi okuyun:
“Ermenilerin Kelbecer kentini ele geçirerek ilerlemeleri sürdürdürmeleri, Bakü’de büyük şaşkınlık yarattı. Halk, olayların bu noktaya nasıl geldiğini merak ederken, Azerbaycan Devlet Başkanı Elçibey, radyoda şok yaratan bir konuşma yaparak askerlerin cepheden kaçtığını, komutanlarını dinlemediğini söyledi. Bu gelişmelerin Azerbaycan’ın üst yönetimini de sarsabileceğinden endişe ediyor.
Bakü’de herkes birbirine olayların bu aşamaya nasıl geldiğini soruyor. Kimse bu soruya net bir karşılık veremiyor. Dünya’ya aç olduğunu ilan eden ve yardım isteyen Ermenistan’ın böylesine güçlü silahları nereden bulduğu, askeri nasıl beslediği herkesin kafasında soru işareti. Azerbaycan yönetimi de aynı şaşkınlığı yaşıyor. Düzenli ordu kurma çalışmaları bazı eksiklere karşın tamamlanmış olan Azerbaycan’da ordunun Ermeni birlikleri karşısında nasıl etkisiz kaldığını Elçibey, açık bir dille halka anlattı.
Önceki gün bir radyoda yayınlanan açıklaması, halkımız bu gerçeği bilmeli, sözleriyle başladı.
Açıklamada Elçibey, şu değerlendirmeyi yaptı:
“- Kelbecer’deki askerler, komutanlarının sözlerini dinlemediler. Askerler cepheden içeri doğru kaçtılar. Bu acı gerçeği halkımıza duyurmak zorundayız. Bundan sonra komutanının emrini dinlemeyen ve savaş alanını izinsiz terk eden askerler yakalandıkları zaman ağır bir şekilde cezalandırılacaktır. Azerbaycan intizamlı bir ordu kurmayı tam olarak başaramamıştır. Bütün Azerbaycanlılar şunu bilsinler ki, ordu içinde halk arasında çeşitli dedikodular yayarak askerin ve halkın moralini bozmaya çalışan kim olursa olosun ağır bir şekilde cezalandırılacaktır. Kelbecer Ermenilerin elindedir.”
(Bu haber 6 Nisan 1993’te gazetelerde yayınlandı…)
Daha sonra, neler olduğunu da söylemeye gerek var mı?
9 milyonluk Azerbaycan, 3 milyonluk Ermeni’ye pes etti ve gitti Moskova’ya teslim oldu…
Evet, o oldu, bu oldu. Türkiye’nin “Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar Türk Dünyası” balonu patladı. Azeriler Türkiye’den yardım alamadı diyebilirsiniz…
Hepsi kabul ama; darbukayla talim edip, cepheden kaçan asker de kimin askeri?
Ya da Ermeni ile savaşacağına Bakü’ye gelip, meşru Cumhurbaşkanı’nı kaçıran darbeci sergerde?!.”
www.abhazyam.com