STANİSLAV TARASOV “ERDOĞAN, PUTİN’İN DAĞLIK KARABAĞ’DA UYGULADIĞI SENARYOYU, IRAK’TA YİNELEMEYE ÇALIŞIYOR!”
21/12/2020. Moskova. 20 Aralık 2020. REGNUM. Stanislav TARASOV. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba - Тванба). Irak Başbakanı Mustafa el-Kazemi Ankara'yı ziyaret ederek Türkiye'de terörist bir örgüt olarak nitelendirilen Kürdistan İşçi Partisi (PKK) sorununu görüştü. Türk uzmanlar, “Irak'ta ABD ile İran arasındaki mücadelenin yeni bir aşamaya girme olasılığını” ve “Ankara'nın bu çatışmada dengeleyici ve istikrar sağlayıcı bir rol üstlenebileceğini” göz önünde bulundurarak, Kuzey Irak'ta Türk barış güçlerinin kullanılması olasılığını ima ediyorlar.
Alman Doğu Avrupa Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen ve 45 günlük Karabağ savaşının sonucunu gündeme getiren yakın tarihli bir çevrimiçi tartışmaya katılanlar, “Karabağ savaşının jeopolitik sonuçlarının analizi öncesinde, duygusal yorumların zamanı tükeniyor, ki bu tükenme yıllar değilse de, aylar sürebilir” dediler.
Nitekim dışarıdan bakıldığında “Karabağ oyununun” ortaya çıkan somut gerçekler ve durumsal gelişmelerin etkisi altında, çatışmanın tarafları tarafından kendiliğinden yazıldığı izlenimi edinilebilir. Bu doğrudur ve tam anlamıyla da doğru değildir. Karabağ savaşının sona ermesine neden olan Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasındaki anlaşmanın dokuz maddesinin en yüzeysel analizi bile, sadece anlaşmanın imzacıları tarafından değil, Türkiye ve Fransa'nın da aktif olarak dahil olduğu perde arkasında ciddi bir diplomatik hazırlık çalışması yapıldığını gösteriyor. Her şey dikkatle tartıldı, sadece Güney Kafkasya'da yerleşik statükonun potansiyel bir çöküşü açısından değil, aynı zamanda oyunun olay örgüsünün gelişmesi sırasında bunun her şeyden önce komşu Orta Doğu'ya nasıl yansıtılacağı açısından da değerlendirildi. Aynı zamanda Rusya, Azerbaycan, Türkiye ve dolaylı olarak bağlı oşan İran gibi ülkeler Karabağ savaşının sona ermesinin sadece eski düzeni yıkmakla kalmayıp aynı zamanda sınırları pek de açık olmayan yeni bir düzenin oluşumuna da yol açacağını anlamışlardır. Bu arada, Dağlık Karabağ'ın gelecekteki statüsünü belirleme sorununu parantez dışında bırakarak aşikar gelişmenin yörüngesini belirlemeye çalışalım.
Hemen belirtilmesi gereken ilk şey: Bakü, durumu kendi lehine önemli ölçüde değiştirmeyi başardı ve daha önce kaybedilen bölgeler üzerindeki kontrolünü yeniden kazandı. Ayrıca Ermenistan topraklarından Nahçıvan'a giden bir koridordan geçmeyi ve Türkiye ile iletişim kurmayı başardı. 27 Eylül 2020'ye kadar - Karabağ savaşının başladığı gün - Moskova'nın Güney Kafkasya'daki askeri-politik faaliyeti bir biçimde durduruldu ve Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili olarak AGİT Minsk Grubu arabuluculuğunun eylem formatının dışına çıkmamaya çalıştı. Moskova'nın bu alandaki ihtiyatı ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran'a karşı savaşın eşiğine gelmesiyle de açıklanıyor. Amerikan-İran çatışmasının serbest bırakılması durumunda, Güney Kafkasya ülkeleri kaçınılmaz olarak şu veya bu biçimde bu çatışmaya dahil olabilirler.
Böylesi bir jeopolitik durumda, jeopolitik çıkarlarını birbirine bağlayacak şekilde hareket etmek zordu. Şimdi Dağlık Karabağ'da Rus barış güçlerinin ortaya çıkışı, Karabağ anlaşması ile meşrulaştırılan yeni bir jeopolitik konfigürasyonun oluşmasına yol açtı. Moskova, 1990'ların başında eski dış politika pozisyonunu yeniden kurdu, geçtiğimiz yaklaşık 20 yılda kaybetmiş olduğu zamanı telafi etti ve Güney Kafkasya sorunlarının çözümünde liderlik rolünü yeniden kazandı. Türkiye'nin konumu ise, birçok Batı ve Rusya medyası içerisinde pek çok spekülasyonun yığıldığı bu durumda özel bir ilgiyi hak ediyor. Ankara, gerçekten kendi barış güçlerini bölgeye getirmek istemesine rağmen, Dağlık Karabağ'daki ateşkes anlaşmasına taraf olmadı. En başından beri, müzakerelerin “iki artı iki” formatında ilerlemesi için barışı koruma mekanizmasının bir üyesi olmaya çalıştı: Bir yandan Ermenistan ve Rusya, diğer yandan Azerbaycan ve Türkiye. Buradan hiçbir şey çıkmadı.
Ancak Türkiye içerisinde bu konuda özel bir öfke oluşmadı. Toplum, müttefik Azerbaycan'ın Karabağ savaşını kazanmasından ve Ankara'nın bölgede oluşan jeopolitik yapılanmadan yararlanabileceği konusundan dolayı oldukça memnun. Bu durum, “savaştan sonra Türkiye'nin Batı'dan Doğu'ya ve özellikle Rusya'ya jeopolitik yeniden yönelim sürecinin başladığını” belirten Amerikalı gözlemciler tarafından hemen fark edildi. Savaşın sonucu hem ABD hem de AB için elverişsiz bir ortam yarattı. Rusya ve Türkiye arasındaki Güney Kafkasya ittifakı, Amerikalılar için bölgedeki nüfuzlarının sınırlandırılması anlamına geliyor ve Avrupalılar için bu, bir veya iki (Gürcistan ve Ermenistan) “Batı yanlısı özlemleri olan demokratik cumhuriyetlerin” kaybedilmesi anlamına geliyor. Ayrıca, NATO, üyelerinden biri çatışmada yer aldığı için de bir kaybeden de o oluyor.
Ancak bu gelişme tek nokta değil. Türk yayın organı Sabah gazetesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Putin'in Irak'taki Karabağ senaryosunu yinelemeye” çalıştığını belirtiyor. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazemi Ankara'yı ziyaret ederek, Türkiye'de terörist bir örgüt olarak nitelendirilen Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile sorunu görüştü. Sabah gazetesi, “Irak'ta ABD ile İran arasındaki mücadelenin yeni bir aşamaya girme olasılığını ve Ankara'nın bu çatışmada dengeleyici ve istikrar sağlayıcı bir rol üstlenebileceğini” hesaba katarak, Kuzey Irak'ta Türk barış güçlerini kullanma olasılığını ima ediyor. Bugün için Türkiye, Irak Kürdistanı'nın sınır bölgelerini sürekli vuruyor ve amacının yalnızca Sinjar, Karajak, Kandil, Zap, Avaşin-Basian, Gara ve Hakurk bölgelerinde bulunan PKK'nın Türkiye tarafında ki savaşçı kısmını takip etmek olduğunu belirtiyor.
Buradaki bütün entrika (oyun), Türklerin buradaki uğraşlarını kiminle koordine edecekleri - ABD, İran ve hatta belki de Rusya ile birlikte ve Irak'ın “ikinci Suriye” olup olmayacağıdır. Erdoğan'ın Karabağ algoritmasını Irak'ta bir barışı koruma misyonu gibi uygulayıp uygulayamayacağını kimse bilmiyor. Şimdiye kadar şunları söyleyebiliriz: Azerbaycan ulusal bir zafer yaşıyor, Ermenistan hiçbir biçimde kendi başına oluşturmuş olduğu travmadan kurtulamıyor, Rusya jeopolitik yararlar elde etti, Batı diplomasisi bir kez daha başarısız oldu, Türkiye neredeyse Ortadoğu'da ana bölgesel güç olarak hareket ediyor. Artık her şey öngörülemeyen dinamikler içerisinde bulunuyor.
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/3146127.html
www.abhazyam.com