RSS / XML
Foto Galeri
Video Galeri
Bu haber 20 Mart 2021, Cumartesi 17:33:59 tarihnde eklendi. 483 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Stanislav Tarasov

NATO – Türkiye Kavgası mı Var?
Stanislav Tarasov
STANİSLAV TARASOV “ABD BAŞKANI JOE BIDEN’İN TÜRK DIŞ POLİTİKASININ ÖNCELİKLERİ HALA BELİRSİZLİĞİNİ KORUYOR. ERDOĞAN İLE DİYALOĞA HAZIR DEĞİL. NATO BÜNYESİ İÇERİSİNDE ‘TÜRK KIYMIĞI’ MI ORTAYA ÇIKTI? 
 
 
20/03/2021. Moskova. 16 Mart 2021. REGNUM. Stanislav TARASOV. Resim: Ivan Shiloe. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba – Тванба). Soru açıkça retorik değildir: Türkiye şu anda NATO için kimdir - bir müttefik ve yardımcısı mı, yoksa ittifaktaki ortakları üzerinde itibar kaybı tehdidiyle baskı kurmaya çalışan çaresiz bir oportünist mi? İttifakın ideologları, Ankara’nın NATO’ya "kriz virüsü" bulaştırdığına ve ittifakın Rusya veya Orta Doğu hakkında karar verme yeteneğini felç ettiğine inanıyorlar.
 
Hürriyet Daily News'in Türkçe baskısında bildirildiği üzere, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg geçtiğimiz günlerde Amerikan Stanford Üniversitesi'nde Kuzey Atlantik İttifakı formatında çevrimiçi etkinlikte, Türkiye ile ilişkiler hakkında çok dikkat edici bir konuşmada yaptı.
 
Stoltenberg, Türkiye'nin “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasındaki ilişki nedeniyle” NATO'dan dışlanarak çıkarılmasının gerekip gerekmediği sorusuna, “Türkiye'nin önemli bir müttefik olduğunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bundan dolayıdır ki sadece haritaya bakarsınız ve ardından Türkiye'nin son derece önemli olduğunu görürsünüz” dedi.  Stoltenberg, ayrıca ülkenin Irak ve Suriye'ye olan coğrafi yakınlığının yanı sıra Türkiye'de bulunan diğer NATO üyeleri tarafından kullanılan üslere de işaret etti. Stoltenberg, Ankara'nın ittifaktaki bazı ortaklarıyla yaşadığı sorunlara gelince, sorunları “tam olarak ittifak platform u içerisinde” çözme çağrısında bulundu. Doğu Akdeniz'deki durumdan, göç krizinden ve Türkiye'nin Rus S-400'leri alma kararından söz ediyoruz. Ancak daha sonra Avrupa Parlamentosu milletvekilleri önünde konuşan NATO Genel Sekreteri, bu listeyi bir noktayla tamamladı: Türkiye'de demokratik hakların gözetilmesi. Buna karşılık Erdoğan, Türkiye Ortadoğu'daki NATO çalışmalarına katılmasına, özellikle de Arap Baharı adı verilen dönemde yer almasına rağmen, ittifakı sürekli olarak uygulamış olduğu bölgesel politikasına yetersiz destek vermekle suçladı. Ardından Ankara, bu tür çalışmaları toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik bir tehdit olarak görerek, ittifakın Suriyeli Kürtler konusunda kendilerine destek vermelerini talep etmeye başladı.
 
Türk yayın organı Yeni Çağ gazetesi, durumun gittikçe daha da kötüleştiğini yazıyor: Yeni Çağ, Fransa önderliğinde bir Türk karşıtı koalisyonun NATO içinde kurulmaya başladığını ve bu koalisyonun sadece Türkiye'nin Libya ve Akdeniz'deki “provokatif eylemlerine karşı çıkmak için değil” ve Kürtler ile olan ilişkileri konusunda da olduğunu belirtiyor. İttifak üyeleri, Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi arasındaki sözde “Suriye kıstağı” nın kontrolünü ele geçirmek amacıyla İsrail ve Suudi Arabistan'ın katılımıyla koalisyonlara katılmaya başladı ve Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu’yu Kürt ayrılıkçılığından korumak için güneybatı sınırlarının yakınında güvenlik bölgesi elde etme kabiliyetini daralttı. Bu koşullar altında, birçok Türk uzmana göre, NATO'nun Orta Doğu'daki olaylara herhangi bir biçimde müdahil olması, ABD'nin Kuzey Irak ve Suriye'deki askeri varlığı faktörünü de dikkate alarak, bölgeye uluslararası kuvvetlerin gönderilmesi, “fiilen ortaya çıkan yapılanmaları güçlendirecek ve Irak ve Suriye'nin çökmesi anlamına gelecek, bu da Türkiye'yi de kapsayacak”. Bizim demek istediğimiz, NATO'daki Türk oportünizminin nedenlerinin daha derin ve daha çok boyutlu olduğunu ve S-400 üzerinde ortaya çıkan sorunların buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu, ancak Rus  füze komplekslerinin Türkiye'nin yeni dış politikasının, göreceli olarak bir kimlik unsuru haline geldiklerini kastediyoruz.
 
Gerçek şu ki Ankara, Soğuk Savaş'tan sonra komunizmin yayılmasına karşı mücadelede NATO'nun güneydoğu kanadında ön savunma hattı olarak hareket ettiğinden dolayı durumun dramatik bir biçimde değiştiğini anlıyor. Çağdaş dönem Rusya’sı, artık Türkiye için bir tehdit oluşturmuyor ve yakın zamana kadar güçlü bölgesel aktörler konumunda ki komşuları, kendilerini Irak veya Suriye gibi mağlup ve parçalanmış halde buldular. Belki de gelecekte, bir nükleer ülke olan İran'ı kontrol altına almak için Ankara'nın yalnızca NATO üyeliğine gereksinimi olacaktır, ancak bu yine de çok uzak bir olasılıktır ve bu gerçek olmayabilir. Öyle de olsa, yeni koşullarda Türkiye bölgesel liderlik mücadelesine girmek zorunda kalıyor. Ulusal çıkarlarının şu anda yöneldiği şey tam da budur. İşte tam da bu nedenden dolayıdır ki, ABD Ankara'yı eski “NATO sistemine” döndüremedi. Çünkü görüşmeler için ortak bir platform var gibi görünüyor, ancak Türkiye'nin şu anda NATO açısından kim olduğu belli değil - bir müttefik ve yardımcısı ya da sadece ittifak ortaklarına itibar kaybı tehditleriyle baskı yapmaya çalışan umutsuz bir oportünist, Stoltenberg bunu iyi anlıyor, Ortadoğu'nun tüm yapısal siyasi-askeri manzarasının potansiyel olarak yeniden biçimlendirilmesinden korkuyor.
 
Ancak Amerikan Foreign Policy yayınına göre, Türkiye ve NATO ortakları henüz “kırmızı çizgiye” ulaşmış değiller, ancak ABD “Türkiye'nin nereye gittiğine dair derin endişe ve endişelerini dile getiriyor.” İttifakın ideologları ayrıca Ankara'nın NATO'ya “kriz virüsü” bulaştırdığına, Rusya veya Ortadoğu hakkında karar verme yeteneğini felce uğrattığına inanıyorlar. Moskova'ya gelince, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov'un dediği gibi, “Türk devlet yönetimi ulusal güvenlik konularında bağımsız politikasına ve bağımsızlığına değer veriyor ve koşulsuz olarak Washington'un siyasi çizgisini takip etmiyor.” Lavrov aynı zamanda “Ankara'nın NATO üyeliğine büyük önem verdiğini ve ittifak çerçevesinde yükümlülükler taşıdığını, ancak siyasi kararların bağımsızlığını korumaya çalıştığını” da belirtti. Ancak Washington'un alacağı ana kararları hala gelecekte bulunuyor ve ABD Başkanı Joe Biden'ın Türk politikasının öncelikleri hala belirsizliğini koruyor. Erdoğan ile diyaloğa henüz hazır değil. Açık olan şey, Washington'un Donald Trump'ın başkanlığı sırasında var olan modellere geri dönme olasılığının düşük olmasıdır. Aynı zamanda Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerin nasıl daha da gelişeceği sorusu tüm Ortadoğu için önem arz edecek. Yani ana olaylar henüz başlamadı.
 
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/3216577.html
 
www.abhazyam.com 
Facebook Facebook Digg Digg Google Google Del.icio.us Del.icio.us
Diğer Konuk Yazar Yazıları
Bütün Yorumları görmek için tıklayınız!
Hava Durumu
ANKET
Aleksandr Ankvab'ın Siyasete Dönüşünü Onaylıyormusunuz
Diger anketlerimiz için tıklayın...
Yol Durumu

©
Copyright 2011 Abhazyam.com Her hakkı saklıdır.