STANİSLAV TARASOV “TÜRKİYE, RUS TARAFINI TATİL BELDELERİNDE RUSLARI HİÇBİR OLAYIN TEHDİT ETMEYECEĞİ HAKKINDA İKNA ETMEK İÇİN MAYIS AYINDA TURİZM GÜVENLİĞİ KONUSUNDA BİR ÇALIŞMA TOPLANTISI DÜZENLEYECEK!”
07/05/2021. Moskova. 06/Mayıs 2021. REGNUM. Stanislav TARASOV. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba – Тванба). Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan bir telefon görüşmesinin ardından bir kez daha birbirlerini iyi anladılar. Türk yayın organı Yeni Şafak bu gelişmeyi, “birçok çıkmazdan kurtulma sanatını gösterdiler ve bir paradoksun ana hatlarını çizdiler: Türkiye, Batı'nın tehditleri konusunda Rusya ile aynı konumda bulunuyor” diyerek yorumladı.
Kremlin basın servisinin bildirdiğine göre, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında daha önceden beridir sürdürülen bir telefon görüşmesi yapıldı. Bu görüşme, Ukrayna devlet başkanı Vladimir Zelensky'nin İstanbul'a yaptığı son ziyaretle ortaya çıkan ve bu iki ülke arasındaki ilişkilerde belirginleşen bazı kriz olaylarından sonra iki ülke liderleri arasında gerçekleştirilen ilk görüşme oldu.
Kiev, Zelenski'nin, özellikle Donbass'ta olası bir savaş konusunda ve genel olarak Rusya ile ilişkilerde Türkiye'nin desteğini almaya çalıştığı gerçeğini gizlemedi. Ardından Erdoğan, politikasının çok yönlü doğasını gösterdi, Ukrayna'nın NATO'ya katılımını desteklediğini açıkladı, Kırım Platformu'nun toplanmasına karşı çıkmadı ve Ukrayna pazarında Türk şirketlerinin tercihlerinin gündeme getirilmesi karşılığında Ukrayna'ya dron tedarik etmeyi kabul etti. Genel olarak bu gelişmeler Moskova için sır niteliği taşımıyordu, çünkü Ankara uzun süredir Ukrayna'ya silah tedarik ediyordu. Ancak Zelenski'nin ziyareti, kronolojik olarak Türkiye'deki coronavirüs durumunun ağırlaşmasıyla aynı zamana denk geldi ki, Moskova, Rus turistlerin Türkiye'ye uçuşlarına geçici kısıtlamalar getirmeye başladı ve bu durum, ülkedeki bazı çevreler tarafından Erdoğan'a karşı yapılan bir “uyarı” olarak algılandı. Bu olay, Ankara için hassas bir konu idi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, bu yılın ilk çeyreğinde ulusal turizm sektörü gelirleri yıllık % 40 düşüşle Ocak-Mart 2020 dönem kârı olan 4,1 milyar dolardan 2,45 milyar dolara düştü. Salgın, ziyaretçi sayısını bu yıl 31 milyona çıkartarak ikiye katlama ve 23,3 milyar dolar gelir elde etme planını düşürdü.
Türkiye'nin, geçen yıl GSYİH'nın % 5'inden fazlasına yükselen cari açığın kapatılmasına yardımcı olmak için turizm gelirlerine gereksinimi bulunuyor. Moskova'nın turist akışını sınırlandırma eylemleri anlaşılır ve objektif olmasına rağmen, birçok Türk medyası “iki ülke arasındaki ilişkilerde balayı döneminin sona erdiğini, Ankara'nın ciddi biçimde Rusya, Çin ve Batı arasında seçim yapmak zorunda kalacağı” iddiasında bulunmaya başladı. Türk yayın organı Cumhuriyet gazetesinin yazdığı gibi, “Türkiye'nin Batı'dan, özellikle ABD'den her zamankinden daha fazla desteğe gereksinimi olduğu zaman geldi”. Ankara, seçmeye hazır ama neyle ve ne arasında? Hürriyet gazetesi, Erdoğan'ın ABD Dışişleri Bakanı Anthony Binken ile yaptığı son görüşmeye ilişkin “Washington, Türkiye'nin NATO'daki bir ABD müttefiki olarak önemini kabul ederek, Rusya'dan, daha fazla askeri malzeme almaması ve özellikle de ikinci parti S-400 sistemi alımlarını reddetmesinde ısrar ediyor” yorumunda bulunuyor. Blinken, Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasasına atıfta bulunarak, Rusya’dan askeri malzeme satın alan ülkelere “halihazırda uygulanan yaptırımlardan ayrı ve bunlara ek olarak Rus savunma şirketleriyle yapılan herhangi bir büyük anlaşma da CAATSA kapsamına girebilir” uyarısında bulundu. Tamam, Türkiye'de buna yanıt veriyor, ancak, o zaman ABD Kürtleri desteklemeyi reddetmeli ki, bu da reddedilebilsin.
Arkasından bir darbe daha geldi, Erdoğan'ın adres olarak kaçırdığı bir başka darbe: ABD Başkanı Joe Biden'ın Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan 1915 olaylarını Ermeni Soykırımı olarak tanıması. Demek istediğimiz, Ankara ile Washington arasında var olan anlaşmazlıkların ve sorunların, Türkiye-Rusya ilişkilerinde var olan çelişkilerden tamamen farklı türde olduğundan söz ediyoruz. Carnegie Moscow Center uzmanlarına göre, iki ülke arasındaki ilişkiler “son yıllarda bir şeyleri değiştirmeyi kolaylaştırmak için çok karmaşık ve çok bileşenli bir yapıya dönüştü.” Bir yandan bu iki ülke arasında çözülmemiş birçok sorun ve anlaşmazlık bulunuyor. Öte yandan, Erdoğan ve Putin birbirlerini iyi anlıyorlar, dünyaya benzer biçimde bakıyorlar ve kişisel olarak ortaklıklar kurma konusunda bir çok yatırım yaptılar. Bu koşullarda, Washington'dan gelen yüksek bir sinyal bile Ankara'yı aniden yön değiştirmeye zorlamayacak - Amerikalılardan intikam almak için Moskova'nın kollarına kaçmayacak, Rusya'dan kopma nedeniyle de ABD ile pişmanlık duyulan bir yakınlaşma olmayacak. Türkiye'nin şu anda sahip olduğu kırılgan durumda bulunan, ancak önemli jeopolitik konumunun özü tam da budur.
Eğer, Putin ile Erdoğan arasındaki telefon görüşmesine dönersek, bu görüşme yapıcılığıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Taraflar, “Türkiye'deki epidemiyolojik durum da dahil olmak üzere coronavirüs enfeksiyonunun yayılmasıyla mücadele konusunu ayrıntılı olarak görüştüler.” Rusya, bu yönde pratik bir işbirliği geliştirmeye hazır olduğunu açıkladı. Özellikle, bu aydan itibaren Rus “Sputnik V” aşısının tedarikinin ilk organizasyonundan söz ediliyor. Türk işletmelerinde ortak aşı üretimi yapma olanakları da değerlendirilmektedir. Erdoğan, Rus tarafının sağladığı yardımlar için teşekkür etti. Karşılıklı olarak, “varolan koşullarda önemli bir iyileşme sağlamasında ve turizm sektöründe ikili bağların yeniden başlatılması” ile ilişkiler geliştirilecektir. Varolan bilgilere göre Rusya ve Türkiye, “pandemide olumlu dinamiklerin ortaya çıkmasında ve coronavirüsün üçüncü dalgası aşağıya doğru düştüğünde” hava trafiğini eski durumuna getirecekler. Türkiye, Rus tarafını Türk tatil beldelerinde Rusları hiçbir olayın tehdit etmeyeceği hakkında ikna etmek için Mayıs ayında turizm güvenliği konusunda bir çalışma toplantısı düzenlemek için bir girişimde bulunacağını açıkladı.
Taraflar ayrıca bölgesel konuları da görüştüler: Görüşme, Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ'daki etkileşimler üzerinde oldu. Aynı zamanda birbirlerine karşı hiçbir itham da bulunulmadı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a göre, anlaşmaların tamamı hızlı bir şekilde uygulanmıyor, ancak yerine getiriliyor ve taraflar tüm yükümlülüklerini onaylıyorlar. Özellikle Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da belirttiği gibi, “Türkiye, etkili bir ateşkes rejiminin oluşturulması konusunda Libya'daki durumu çözmek için Rusya ile yapılacak olan işbirliğinden memnun.” Halep'te insanların tahliye edilmesi için ortak bir operasyon gerçekleştirildi, ardından tüm Suriye topraklarında gerçekleştirildi. Astana sürecinin Suriye’de yaşama geçirilmesine yönelik çalışmalar yoğunlaştı. Kısacası, Putin ve Erdoğan, Türk yayın organı Yeni Şafak'ın yazdığı gibi, “Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan bir telefon görüşmesinin ardından bir kez daha birbirlerini iyi anladılar. neredeyse tüm çıkmazlardan ve paradokstan bir çıkış yolu bulma sanatı olarak tanımlayarak, birbirlerini yeniden iyi anladılar. Türkiye, batının tehditleri karşısındaRusya ile aynı konumda bulunuyor.” Moskova ile ilişkilerin sona ermesi Ankara'yı kırılgan duruma getirecek. Erdoğan bunu çok iyi anlıyor ve Putin onun için çok değerli bir ortak. Putin için Erdoğan da benzer konumda bulunuyor.
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/3262254.html
www.abhazyam.com