STANİSLAV TARASOV “PEK ÇOK AVRUPALI UZMANA GÖRE, ERDOĞAN, AVRUPA’NIN BÖLÜNMÜŞ OLDUĞUNU GÖRÜYOR VE NATO’NUN ÜLKESİNİN İTTİFAK ÜYELİĞİNİ ASKIYA ALMAYA CESARET ETMESİ PEK MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR!”
03/07/2021. Moskova. 29/Haziran 2021. REGNUM. Stanislav TARASOV. Çeviri: Fatih Atan (A’tanba – Тванба). Türkiye, Avrupa'nın hiçbir zaman kendisini içerisine almayacağını anlıyor. Ancak AB ile hayali bir ittifak içinde olmak Ankara için birçok iç ve dış politika açısından yararlıdır. Bununla birlikte, Türkiye’nin alacağı yön, zaten İngiliz Milletler Topluluğu üyelerinin - Yunanistan ve Kıbrıs'ın çıkarlarını etkiliyor. Taraflar arasındaki ilişkiler gitgide kötüleşiyor, bu nedenden dolayıdır ki AB, Orta Doğu'da önemli bir stratejik ortağını kaybediyor.
Türk Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği'ni “ortaklık görüşmelerindeki ilerlemeyi” yavaşlatmakla suçladı. Bu tepki, 24-25 Haziran tarihlerinde Brüksel'de gerçekleştirilen AB zirvesinin ardından geldi. Ankara, “AB ile ilişkilerin iyileştirmesi çabalarında samimi olduğunu” ve “27 ülkeden oluşan birlikle gerilimi azaltmak için üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını” açıkladı. Ve sonuç ne oldu?
Türk yayın organı Hürriyet tarafından bildirildiği üzere, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile telefonda Gümrük Birliği ve göç anlaşmasını modernize etmek için atılacak olan somut adımları görüştü. Kendisine,Gümrük Birliği'nin yenilenmesine ilişkin müzakerelerin “herhangi bir üst düzey ön koşul olmaksızın derhal başlayacağı” ve sağlık, iklim değişikliği, içişleri, göç ve terörle mücadele alanlarını kapsayacak işbirliğ sözü verildi. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise, zirvede Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin gündeme geleceğini doğruladı. Ancak zirveden sonra AB'nin "Kıbrıs Rumları ile Yunanistan’ın karşı çıkmaları nedeniyle” Gümrük Birliği kararını ve vize rejiminin serbestleştirilmesini sağlanmasının ertelendiğine dair karar çıktı. Bunun yerine Ankara, AB’den topraklarında bulunan yaklaşık dört milyon Suriyeli mültecinin barınmalarının sağlanmasına yardımcı olması için tasarlanmış olan yeni bir mali paket aldı.
Türk Dışişleri Bakanlığı ise durumla ilgili olarak Brüksel'i “göç alanındaki işbirliğini daha kapsamlı bir çözüme değil de, sadece mali bir soruna indirgemekle” suçladı. Ankara ayrıca, AB tarafından 10 yıl önce başlayan Suriye iç savaşı sonrasında Avrupa ülkelerine başlayacak olan yeni bir göçmen dalgasının önlenmesi amacıyla tasarlanan AB-Türkiye Göç Anlaşması uyarınca kendilerene verilmesinin vaat edildiği 6 Milyar Euro’nun, bugüne kadar 3,7 milyar Euro’sunun ödendiğini belirterek bu durumu eleştiriyor. Bu fonların, mülteciler için 40 milyar Euro'nun üzerinde harcama yaptığını iddia eden Türk hükümetine doğrudan ödenmediği de belirtilmelidir. Aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yaptığı açıklamada, göçmen akışını durdurmak için Akdeniz'de Türkiye ile “yapıcı etkileşimin” başladığını ve Türkiye ile daha önce ki ilişkilerde yaşanan eski “gerginliğin” azaldığını meslektaşlarına bildirerek, “AB gerekliliklerine bazilarına riayet etti” açıklamasında bulundu. Onun sözlerine göre, gelecekte "Türkiye'nin çabalarını sürdürmesine, özellikle de çeşitli bölgesel çatışmaların çözümüne yapıcı bir biçimde yaklaşarak teşvik edebiliriz”
Aynı zamanda, Fransa devlet başkanı “AB'nin Türkiye konusunda yaz boyunca teyakkuzda olmayı sürdüreceğini ve mülteci sorununda birlikte çalışmayı sürdürebilmeleri için Kıbrıs ve Yunanistan'ı tam olarak destekleyeceğini” belirtti. Tek kelimeyle, Mısır yayın organı NoonPost'un yazdığı gibi, “Avrupa ülkeleriyle istikrarsız ilişkileri nedeniyle Erdoğan'ın AB zirvesinin gündeminde öncelikli olma fikrinden hiçbir sonuç çıkmadı.” Nitekim Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman yayın organı Bild'e verdiği röportajda, “AB, Türkiye üzerindeki siyasi baskı sürecini, sistemli bir baskı kategori durumuna dönüştürdü” dedi. Bu tür gelişmelerin elbette ki tarihsel olaylarda dahil olmak üzere birçok nedeni bulunuyor. Ama satıhta bulunan bir şey de var. Pek çok Avrupalı uzmana göre, “Erdoğan Avrupa'nın bölünmüş olduğunu görüyor ve NATO'nun ülkesinin ittifak üyeliğini askıya almaya cesaret etmesi pek mümkün bulunmuyor”. Avrupalılar, retoriğin (etkileyici bir sözün) tek başına Ankara'nın bölgede, genellikle AB üyelerinin çıkarlarına ters düşen egemen bir politika izlemesini engelleyemeyeceğini anlıyor. Analistler, Yunanistan'ın hava sahası ve karasularının ihlalini, Kıbrıs karasularındaki deniz araştirmaları ve Libya'ya yönelik saldırganlığı göz önünde bulunduruyorlar. Pekala, AB ne yaptı?
Daha geçtiğimiz Kasım ayında ekonomik yaptırımlar uygulayacağını ve Türk liderlerin ve şirketlerin mal varlıklarını dondurmakla tehdit ettiğini duyurdu. Ancak Oxford Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Natalie Tucci'ye göre, “hiç kimse bu yaptırımları pratikte dayatmayacaktı ve gelecekte herhangi bir şeyin değişmesi pek olası değil”. Bunlara ek olarak, The New York Times'a göre, “AB, Türk liderin, yüz binlerce Suriyeli mülteciye Avrupa sınırlarını açabilecek öngörülemezliğinden korkuyor”. Yani Ankara, mülteci akışını durdurmak veya etki alanlarını genişletmek karşılığında on milyarlarca dolar talep ederek, şantajı mümkün olan en üst düzeyde kullanıyor. Ancak daha önce, Erdoğan'ın bu kadar kendine olan güveninin nedenlerinden biri, AB'den nefret eden ve onu yıkmak isteyen ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi tarafından desteklenmiş olmasıydı. Şimdiki durum ise Erdoğan için farklı. Brüksel, “Batı ile uzlaşma aradığında” ona “eski faturaları” ödemeye başladı.
Ancak birçok Avrupalı uzmana göre, “Ankara'nın geleneksel müttefikleri, her şeyden önce, Türkiye'yi Rusya'ya karşı Batı oyununa döndürmek istiyor, kendileri de onunla ilişki kurmak için çaba gösteriyorlar”. Aynı zamanda, Ankara ve Washington arasındaki ayrılıklar daha da önemli: Amerika'nın Suriye'deki Kürt militanlara verdiği destekten Türkiye'nin Rus S-400'lerini satın almasına kadar. Geniş anlamda bakıldığında Türkiye, Avrupa'ya asla kabul edilmeyeceğini anlıyor. Ancak Ankara'nın Avrupa Birliği ile temel jeopolitik nitelikte daha fazla anlaşmazlığa sahip olmasına rağmen, AB ile bir tür hayali ittifak içerisinde olması, birçok iç ve dış politikasorunları nedeniyle Erdoğan için yararlıdır. Bu, yalnızca Türkiye'nin Suriye ve Libya'daki eylemleriyle ilgili değil, uygulamış olduğu politika şimdiden İngiliz Milletler Topluluğu üyelerinin - Yunanistan ve Kıbrıs'ın çıkarlarını etkilemeye başladı. Şu ana kadar AB'nin tepkisi genel anlamda ılımlı olarak görüldü. Brüksel, örneğin ekonomik yaptırımların oluşturabileceği sorunlardan çekinerek, ciddi önlemlere geçmek için acele etmiyor. Ancak taraflar arasındaki ilişkiler giderek kötüleşiyor ve AB, Orta Doğu'da önemli bir stratejik ortağını yitiriyor.
Kaynak: https://regnum.ru/news/polit/3308309.html
www.abhazyam.com