ABHAZYA'NIN BAĞIMSIZLIĞI, KAFKASYA İÇİN GELECEK SENARYOLARI" KONFERANSI ÜZERİNE GÖRÜŞLER
23/07/2009
Esen ZAFER (Açaa’rıpha)
APSUVALARI, ANAVATANLARINA, HAKLARINA VE ONURLARINA SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUM..!
22/07/2009. Size Bilgi Üniversitesinde
‘‘Abhazya‘nın Bağımsızlığı, Kafkasya için Gelecek Senaryoları’’ konferansında deklare edilen politikalardan söz etmiştim. Öncelikle, bu başlığın ilettiği mesaja bir dikkat çekelim.
Tanınmış olsun veya olmasın bu konferansın yapıldığı tarihte Abhazyanın Bağımsızlığı bir tartışma konusu olmaktan çoktan çıkmıştır.
Abhazya Bağımsızdır! Bir Devlettir!
Diğer devletler, Bağımsız, barışçıl,insan haklarına saygılı Abhazya Cumhuriyetine karşı olumsuz tavır alanlar tehditkar devletlerdir.Abhazyanın Bağımsız bir devlet olduğu gerçeğini hazmedemeyenler, ancak, nasıl işgal edebileceklerini, saldırıp saldırmayacaklarını, pek çok bağımsız devlete yaptıkları gibi ambargolar koyup koymayacaklarını, kendi aralarında tartışabilirler. Bu da onların kendi krizleridir.
Abhazyanın adına konuşanların, dostu olduğunu iddia edenlerin konuları,
-
Abhazya’nın komşularının silahlandırılarak saldırı tehditinin altında bulundurulmasının kınanması,
- Dış dünya ile ve özellikle diasporadaki halkıyla bağlarının engellenmesinin kaldırılması talebi
- Ülke işgal edilerek halkların sürgüne tabi tutulduğu bir dönemde talan ettikleri ve kendi müze ve devlet arşivlerinde bulundurdukları tarihi eser ve belgeleri iade ederek özür dilemesi … gibi konular olabilir.
Abhazyanın Bağımsızlığı diye bir başlık attığınızda, kamuoyuna bunun halen tartışılması gerekli bir konu olduğu mesajı verirsiniz.Bu yöntem, psikolojik savaş yöntemlerinden biridir. Katılımcıların eğitim ve kalite düzeylerine bakıldığında, böyle bir başlığın iyi niyetten uzak olduğu izlenimi veriyor. Abhaz katılımcıların buna itiraz etmemiş olmalarını anlamakta pek mümkün değildir.
Toplantıya katılan ekibin bir kısmının değişmez‚
‘‘Kadim Dostlar‘‘ olduklarını görülüyor. Temsil ettikleri ülkeler 1800’lerden günümüze kadar süren Pazar savaşlarında,
kalkınmaları asırlar süren saldırılarla engellenmiş, bağımsızlık hakkını her koşulda savunmuş halkların, kalkınma ve gelişmeleri için değil, savaşmaları için para ve silahlar vermişlerdir. Bir yandan Osmanlı’yı parçalarken öte yandan Kafkasya’yı, kaynar kazan haline getirene dek epey uğraşmışlardır. Hatta Amerika Yeşil Kuşak teorisini bile bunlardan öğrenmiştir.Elleriyle yazdıkları Hıristiyanlığı kılıçlarıyla yaymaya çalışırken, Müslüman Halkların içine de tarikatçılığı sokuşturmuşlardır. Eee… ne demişler su uyur Kadim Dostlar uyumaz!
Şimdi bu isimleri unutmayalım:
John Colarusso (Antropoloji ve Dilbilim Profesörü-Kanada McMaster Üniversitesi, Beyaz Saray Kafkasya Eski Danışmanı), Sergei Markov (Rusya Parlamentosu Üyesi; Political Research Institute Direktörü), George Hewitt (Kafkas Dilleri Profesörü-Londra Üniversitesi, British Academy Üyesi, SCE-Societas Caucasologica Europaea Üyesi, Abhazya Cumhuriyeti’nin İngiltere Fahri Konsolosu), Marino Busdachin (UNPO-Unrepresented Nations and Peoples Organization Genel Sekreteri, “No Peace WithoutJustice” Örgütü Kurucusu), Nikolai Zlobin (WSI -World Security Institute Rusya ve Avrasya Direktörü, Izvestia Gazetesi Yazarı, Uluslararası Haber Ajansı WP Eski Başkanı, Kremlin Eski Danışmanı), Viacheslav A. Chirikba (Abhazya Devlet Başkanlığı Dış Politika Danışmanı, Foundation for Independent Expertise Başkanı), Maksim Gunjia (Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı, UNPO Abhazya Temsilcisi), İsmail Ünal (Beşiktaş Belediye Başkanı), Cihan Candemir (Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı), Charlotte Hille (Uluslarası Hukuk,Siyaset Bilimi ve Felsefe Doçenti-Amsterdam Üniversitesi, Yazar), Halit Kakınç (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Yazar), Sezai Babakuş (Gazeteci, Abhazya’nın Dostları Sözcüsü), Erol Taymaz (Ekonomi Profesörü-ODTÜ, Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı), Soner Gogua (Abhazya Parlamentosu Üyesi), Liana Kvarchelia (Center for Humanitarian Programs Yöneticisi; Abhazya Üniversitesi İngilizce Bölümü Eski Başkanı), Mitat Çelikpala (Uluslararası İlişkiler Doçenti-TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi), Manana Gurgulya (Abhazya Resmi Haber Ajansı Apsnypress Yöneticisi; Medya Club Başkanı), Lawrence Scott Sheets (Uluslararası Kriz Grubu Analisti ve Kafkasya Proje Direktörü; Yazar), Aleksandre Toumarkine (Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi; Araştırmacı, Yazar), Asida Lomia (Bağımsız uzman, Sohum, Abhazya), Ludmila Sagariya (Bağımsız uzman, Sohum, Abhazya), Setenay Nil Doğan (Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi), Recep Yılmaz (Kafkas Abhazya Kültür Derneği, Eski Başkanı), Zeynel A. Besleney (Londra Üniversitesi SOAS Araştırma Görevlisi), Murat Papşu (Araştırmacı, Yazar) ve Ergün Özgür (Eğitmen, Araştırmacı, Abhazya’nın Dostları katılımcısı)...
Bu insanlar, isteyerek veya istemeyerek Abhazya’nın Bağımsızlığı, Kafkasya’nın geleceği üzerine senaryoları konuşurken, 21 ülke üzerinde ortaklaşa çalışılan
‘’Genişletilmiş Orta Doğu Projesinin’’ (GOP) Projeksiyonu altında konuya bakabilmektedirler. Bu doğrultuda alınan kararlara, kamuoyunu hazırlama misyonunu yapmaktalar.. Aslında GOP’ bile, başka bir hedefin ön çalışmasıdır. Bu tıpkı Bilgisayarların önce KGB, Pentagon gibi alanlarda kullanılıp bize eskiyen teknolojileri sattıkları gibi bir şey.
Asıl plan‚
‘‘Tek Dünya Düzeni!‘‘ olarak lanse edilen, tüm Dünya kaynaklarının tek elden sömürüsünün gerçekleştirilmek istendiği düzendir. İnsanoğlunun kar ve oyuncak hırsı, yaşam alanlarına geri dönüşümü belirsiz olan zararlar vermiştir. Elbette, şimdilik bulutların ekilmesi, suni depremlerle büyük çapta depremlerin engellenmesi, gibi çalışmalarla bir an önce uzaya yol alacaklar ama eh bizim gibi vatan millet diyenler, bir türlü boyunduruk altına alınıp tamam demiyoruz. Koca bir kıtanın altında ne zaman havaya uçuracağı belli olmayan homurdanmaların sesi gittikçe artıyor. Planın uygulanması için, bu bizleri isyanlara sürükleyen
‚‘hakkımıza tecavüz etmeyin‘ taleplerinin ortadan kalkması gerekiyor. Ama öte yandan parçacık hızlandırıcı gibi çalışmalara para lazım. Bu yola gelmeyen (!) insanları da birbirlerine kırdırarak, bir şekilde yola getirmek lazım. Sanıyorum insanlar umutsuz bir teslimiyet içersinde. Dünya sistemi kurulmuş ve kokuşmuştur. İşin acısı kendi canavarımızı kendimiz beslemekteyiz. Ancak, Soner Gogua’nın ifade ettiği gibi
‘’Bizim yeterli gücümüz yok!’’ zihniyeti yerleşmiş, yerleştirilmiştir.
Sonuç olarak halkların talep ve istekleri tıpkı 1800’lerde oyuna getirildiği gibi, bugün de masaya yatırılmış ve ne yazık ki başarıyla da uygulanmaktadır. - Sistemler ve Yöntemler hakkında bilgi edinebilmek için Sayın Erol Karayel’in yazı dizisini
(Ergenekon-Çerkes’ler) okumakta çok büyük yarar var. Konuyu nereye bağlayacağını bilemiyorum ama tarihin bir takım çıkarlara uygun olarak nasıl yazılıp değiştirildiğini, ilişkileri, aslında işlerin bildiğimiz ve gördüğümüzden farklı olduğunu anlamak açısından selamlanacak bir çalışma.
Nisan ayı başlarında yapılan AB toplantılarında, yaptığı yatırımlar ve komşuluk ilişkileri ve de, enerji musluğunun Rusya’nın elinde bulunması nedeniyle ilişkilerin sürdürülmesinin zorunlu olduğunu beyan etti. Rusya’nın kabaran suç dosyalarını bir, bir sayıp özellikle Osetya ve Abhazya‘ yı konu ederek, kartlarını ileri sürdü. Aralarındaki enerji sözleşmelerine bağlı kalarak bölgenin bir an önce istikrarlı hale getirilerek uygulanmasını istedi. İş adamlarına vize ve işlerinde kolaylık sağlayacak tedbirler, Rusya içinde bulunan yatırımlarının güvence altına alınması
(Çünkü Rusya güvenliği ve ulusal çıkarların korunması nedeniyle… diye her an vazgeçebiliyor) gibi kendi açısından askıda kalan pek çok sorunun çözümünü dayattı.enerji akışını oluşturulacak çözümlere de lütfen kendileri ile birlikte karar verilmesini istedi. Ardından biliyorsunuz bir süre önce Türkiye’ye mavi akım projesi ile ilgili ortaklık önerildi Rusya tarafından. Nabucco projesi ile rakip gibi görünse de ortakları hemen, hemen aynıdır. Kısaca AB Rusya’nın bu hamlesiyle verdiği zararı, eskiden beri çözemediği işbirliği koşullarını dayatarak ve sözleşmelerden doğan bir hak olarak,
oluşan yeni koşullara göre zararının Rusya tarafından kendilerinin de birlikte karar vereceği şekilde, istikrarlı bir yöntem bulunarak tanzim ettirme yoluna gitti. Kısaca İşbirliğine hızla devam kararı alındı.
Öte yandan Obama istikrarlılık ve süreklilik temelinde Rusya ile işbirliğine hazır olduğunu beyan etti. AB‘ de bunu sevinçle karşıladı. Türkiye her iki enerji projesinde de ortaktır.
Devlet Bahçeli ortaklığıyla hükümeti düşürerek, kendilerinden daha iyi iş bitirecek olan Tayyip kuvvetlerini iktidara geçiren Sayın Baykal’ın, bu günlere kadar aklına gelmeyen dostane demeçlerinin düğmesine nasıl basıldığını bu beyan ve anlaşmalardan anlayabiliriz. Bu anlaşmalara zemin olacak taleplerin gelmesi gerekir. Bu işi de en iyi STK’lar, lobiler yapar. Hani karanlık bir takım aydınlar Ermenilerden soykırımı nedeniyle özür dilemişti.
(Kimse Ermeni düşmanı olduğumu çıkarmasın bundan. İnsanların acılarını çıkarlarına malzeme yapanlardan nefret ederim.) bu özür ün ardından Ermenistan’la yakınlaşma adımları atıldı. Bu toplantı ve sonuçlarını bu şekilde görebiliriz. Gerçekleri değil, kendileri üzerinde uygulanan politikaları kendi talepleri halinde sunarlar.
Bakın ne diyorlar sonuç bildirgesinde; Çelişkilerle doludur.
Abhazya, “ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı” ilkesi, tarihi gerçekler, siyasi-hukuki normlar ve uluslararası teammüller bakımından bağımsız devlet hakkına tam olarak sahiptir. Abhazya’nın 1993’den beri sahip olduğu “de-facto” bağımsızlık, Rusya ve Nigaragua’nın tanımasıyla “de-jure” nitelik kazanmıştır.
Başından beri, Abhazya tarafından da sürekli ortaya konan bu ifade, Abhazya’nın işgal edilerek boşaltılan bir Ülke olduğu, Apsuvaların ülkelerini geri alabilmek için her fırsatta savaştıkları, gerçeğinin üstünü örten bir ifadedir. Bu ifadeyle Abhazya tarihsizleştirilmektedir. Diaspora halkı ve onların diasporada bulunuş nedeni inkar edilmektedir. Zaten Çarlık Rusya’sında Çar Alexander tarafından getirilen teklif ‘’biz sizi tanıyalım, kimliğinizi, kendi idarecilerinizi tanıyalım, siz de bize yol verin, birliklerimizi ülkenize sokmamıza izin verin ticaretimizi yapalım!’ idi. Bunu kabul etmeyen Abhaz Abazin Cıget ve Ubıhlar kısaca kendilerine Apsuva diyen halk bağımsızlığı tercih etti. Diasporaya dağıtılanların, vatanlarının Zaptedildiği, kırıldığı ve göçe mecbur bırakıldığı gerçeği, vurgulanmadığı sürece, Abhazyanın 1993 de
‘’nihayet’’ tekrar kazandığı bağımsızlığı
‘’93 ten beri sahip olduğu ‘’ şekline çevrildiğinde, başta Rusya olmak üzere, kolonici devletlerin tümü temize çıkar ve diaspora halkının ‘’vatan hakları’’ askıya alınır.
Tarihi gerçekliklere rağmen
Devlet statükoyu koruyacak sınırları belirlemek zorundadır. Lobi’nin de gayreti bu statükonun kolonici devletler denetiminde korunması yönündedir. Bu haliyle diaspora onların ellerinde sürekliliği sağlama alınmış bir silah olarak kalmaya devam edecektir. Eh, parçalanıp inkar edilene kadar, asırlarca uğraşılmış bir ülke için bu normaldir.
Bu oyunlardan iyi bir örnek olan, Osmanlı İmparatorluğu paşalarından Mehmet Bey gerçek adıyla Bangya von Illosfalva nın Mahkeme tutanaklarını okuyunuz. Başkaları da var.General Stein
(Ferhat Paşa), Albay Türr oda sonradan Ahmet Kamil Bey olmuş.
(New-York Daily Tribune-Sayı 5352 16 Hazıran 1858 ve 5436 23 Eylül sayısınıda) Bu ajanların görevleri;
1.Tüm bölgeyi idaresi altına alacak bir Prens seçmek
2.Çerkesleri Ne Osmanlı Sultanından ne de herhangi bir yerden yardım alamayacaklarına ikna etmek.
3.Dağlıları savaş meydanında büyük bir yenilgiyle morallerini bozmak
4.Onları herhangi bir ödeme yapmaksızın Çarı tanımalarını ve ülkelerine Rus Garnizonlarını sokmalarına izin vermelerini sağlamak…Çerkeslerin yanı sıra getirilen Macarları Prensin yanında uygun ve önemli pozisyonlara getirmek…
Bu adam macar ordusundan, .Avusturya-Macar ordusundan. 1853 de ülke yöneticisi Lajos Kossuth’un emriyle ve tavsiyesiyle, yanında polonyalı gönüllülerle Osmanlı ordusuna giriyor. Bu adam Sefer Paşa ya teslim edildiği halde idam edilmiyor. Fransız elçisi bu adam hakkında Paris’ten bilgi alıyor ve kendisine iyi para ödeyen herkesin emrine girecek biri olduğunu ögreniyor.
Bu maddeler 100 yılı aşkın bir zaman sonra bugün yaşanıyor.Bir farkla bugün dağlılar diaspora apsuvalarıdır!
2. maddeyi geçiyorum. Bu başlıbaşına değerlendirilmesi gereken bir konu.
3.cü madde diyor ki;
ABD ve Batı ittifakı Gürcistan’ı Abhazya ve G. Osetya’ya karşı kayıtsız-şartsız desteklemekle ve taraflar arasındaki ihtilafa tek boyutlu bakmakla yanlış yapmıştır. Meseleye soğuk savaş duygusallığı ile yaklaşarak hala Gürcistan’ın toprak bütünlüğü söylemine devam edilmektedir. Oysa Abhazya ve G. Osetya, geri döndürülemez şekilde Gürcistan’dan ayrılmıştır. ABD’nin ve Batı’nın bu gerçeği kabul ederek, tutumunu yeniden belirlemesi, siyasetini yeniden oluşturması gerekmektedir.
ABD ve Bati ittifakı meseleye duygusallıkla yanaşacak kadar ne zaman duygusal olmuşlar? Yoksa bizler, bukadar düşünce özürlümüyüz? Değil tabi ki. Bu da, gerçek çıkar çatışmasında Rusyanın 1-0 önde olduğunun üstü kapalı ifadesidir.
Hristiyanlığın devlet dini olmasıyla birlikte batılılarca yeniden yazılan dünya tarihi Abhazya imparatorluğunu bir kalemde haritalardan silerek yerine Gürcistanı oturtmakta tereddüt etmemiş,Sovyetler diasporaya dağıtılan bölge halkının yuvasına dönmesine izin vermemiş, şimdi oraya bir hançer gibi sokup bölge halklarının tarihini monte ederek yarattığı kuklasından, çıkarlarının askerlerinden, bir çırpıda vazgeçecek değil ya.
Oysa Abhazya ve G. Osetya, geri döndürülemez şekilde Gürcistan’dan ayrılmıştır. Başka dilde ne şekilde ifade edildiğini bilemem ama Abhazya adı üstünde Abhazya’dır. Gürcistan dan ayrılmamış, çünkü onların iddia ettiği gibi zaten Gürcistan’a ait değildir. Haddini defalarca aşan Gürcistanla Ortaklığına son vermiştir.
Avrupanın çıkarları Rusya iledir. Abhazyanın bağımsızlığını tanıyarak, Rusya ile çıkar çatışmasına bu koşullarda girer mi? Abhazya ya ambargoya birlikte imza atmamışlarmıydı? Rusya Avrupanın gazını kapatıverip onlara yerlerini hatırlatmadı mı? AB tarafından da tanınan ve özgürce politikalarını geliştiren bir Abhazya’ya geri dönüşlerin süratle artacağını ve daha önemlisi zaten sallantıda olan enerji kapısını mı kapatacak?
Onlar ta 1815 te ettikleri -kutsal yemini- aralarındaki her kapışmanın ardından yenilemiş ve geliştirerek sürdürmüşlerdir.
‘’Asla değiştirilemeyecek tanrısal kurtarıcının Dini (adına) diye başlayan….ve son satırları ’’ "Bu Kutsal ittifakı tanıyan tüm Güçler….gelecekte insanlığın kaderini belirleyecek etkenliği, aynı kararlılıkla uygulayacak olanlar bu ittifaka alınacaklardır.’’ Diye biten bu yemini asla bozmayanlar ve NS faşist rejimiyle tek imparatorluk altında toplayamayanlar, AB’ ni gerçekleştirerek yayılmaktadırlar. Bu kutsal İttifakı hazırlayanların ilklerden biri Rusyadır!
Diğerleri bugün AB yi oluşturmuşlardır. Şimdi siz kendini Hristiyan tanımladığı halde, dinlere saygılı olan Abhazyayla, sayıları vatandakilerden kat kat fazla olan Müslüman Diasporayla bağlarına izin verirler mi diyorsunuz? Onlar biribirlerinin kuyruguna basmaz.
1988 de Kuzey Kutbu bölgesinde Schtokman-Yatakları tesbit edildi. O zaman Sovyetler buradaki Petrol ve Gaz yataklarının işletilmesi için batılı bir konsorsiumla anlaştı. Norveçli Norsk Hydro ve Statoil, Amerikan Conoco Phillips ve 3 finlandiyalı firma. Murmansk‘ tan 544 km kuzeydeki bu reservlerde 3,7 milyar küp Gas 7 yıl boyunca AB ye veya Amerikanın Dogu sahillerine yeterdi. 1992 de Yelzin karar değiştirerek işi rus firmalarına aktardı. Sonuçta ortaklıklara rağmen Gasprom’um %75 lık payı ile kullanım ve dagıtım hakkı rusyanın elinde kaldı. 15 yıl boyunca en büyük petrol şirketleri Rus hükümetini Schtokman ın kullanılmasından pay alabilmek için çalıştı, petrol fiyatlarının en düşük olduğu dönemde yaptıkları anlaşmalar Rusya için zarardı ve Putin’in gelişiyle birlikte bütün kazanımları suya düştü. O dönem %51’e düşen payla Kremline ait olan Gasprom’u kullanarak 2007 de uzak dogudaki Sachalin projesinin büyük bir kısmını Royal Dutch Schell den aldı. TNK-BP nin de, Sibirya Gas yataklarındaki payını aldı.
Schtokman Yatakları hem teknolojik, hem de ekolojik açıdan zorlu bir çalışma gerektirtiriyor.Yeraltı zenginliklerinden pay kapma yarışı da sürüyor. Buzların çözülmesi dünya ekolojik dengesi açısından bizler için felaket habercisi olsa da, bu onların işine yarıyor. 2007 de Ruslar Kuzey denizine Arktis 2007 adlı bır tarama gemisi gönderdiler. Dünya rezervinin %25 ini teşkil eden Gas ın bulunduğu bu 1 milyon kmkarelik alan Rusya denetiminde yani. 2006 G8 zırvesınde önce Amerikayla bu konuda ‘‘ortakalan‘‘ sözleşmesi yapılacak, buna karşılıkta Rusya
(WTO) Dünya Ticaret Ortaklığına alınacaktı. Anlaşma sağlanamadı.
Ardından Roket savunma sistemleri ve Kosovo nedeniyle Putin’in eleştirileriyle Amerikan-Rusya çıkar ilişkileri Amerika aleyhine bozuldu. Fakat bu Avrupa ve Fransa’nın ortaklık anlaşmaları peşinde koşmasına engel olmadı. 2006 da Jacques Chırac tarafından ayarlanan Alman-Fransız-Rus Zirvesine Angela Merkel katıldı, bu zirvede Putin rezervlerin bir kısmını ABD ye yönlendirmektense, Avrupa’yı tercih edeceğini açıkladı. O sabah Jack Chırac’tan Şeref ordusu ‘‘büyük haç‘‘ madalyasını aldı. Haritayı alıp bir bakın bakalım Rusya’nın el koyduğu alanın karşı yakası neresidir? Hayaller diyarı Amerika.Ve dünya kadar da yatırım yapmış ama Rusya’nın ulusal çıkarları ve güvenliği nedeniyle sürekli sallanan ortakları kimlerdir? AB
Ardından Gaz akışını sağlamayı planladıkları ülke Azerbaycan’la 2010 dan itibaren sevkiyata başlamak üzere yaptığı anlaşmayla bir tokat daha atan Rusya, Avrupa’yı bir kez daha salladıktan sonra masaya oturdu.
4
. madde - Uluslararası toplum, Abhazya’nın bağımsızlığını tanımalı ve desteklemelidir. Abhazya’nın tanınması ve desteklenmesi, insanlığın ortak değerleri olan demokrasiyi, özgürlüğü ve adaleti yüceltecek, barışa katkı sağlayacaktır. Diyor,
Abhazyanın tanınması, desteklenmesi koşuluna bağlı olarak ele alınamaz. Abhazya‘nın tanınması -tarihten bugüne dek- gelen haklarından kaynaklanmaktadır. Abhazya’nın tanınmasının ardına ‘‘desteklenme‘‘ gibi bir madde eklemlenerek, kendi öz gücü ile kalkınmaya fırsat vermeden, ülke kaynakları yabancı yatırımlara uygun hale getirilmektedir. Üstelik bu STK lar vasıtasıyla topluma, gençliğe, öz yapılanmalara virus gibi yayılarak , önce serada yetişmiş domateslere benzetir
AB normalarına uygun olarak.Bu normlara uyma işi Diaspora çocuklarına AB den nasıl yardım alınır, el açma projeleriyle çoktan başlatılmıştır zaten.
Uluslararası ekonomik ilişkilerde standartlaştırılan ve Bilgisayar dünyasıyla çaktırmadan bilinçaltına sokulan ingilizce
(Anglo.Saksonluk) ile zaten tehlike altında olan
dil zamanla nostalji haline dönüşecek. Özden yoksunlaşarak. Kısa sürede bol verim alınması için Kimyaya buladıkları kendi dünyalarından kaldırdıkları eskimiş ve zararlı maddeleriyle hibeler yaparak desteklerler.. Dikkatleri büyük ölçüde enerji çatışmalarına çevirmişken, enerjiden çok daha değerli olan Abhazya’nın su kaynaklarını da sömürürler. Tesla nın çalışmaları ile neredeyse bedava olan enerji kazanımı, petrol ve Gaz elde edinimini çoktan lüzumsuz kıldığı halde, büyük şirketlerin çıkarları sebebiyle devreye sokulmamıştır. Kimsenin enerji kaynakları tükenir diye bir kaygısı yok. Ancak su tükendiğinde başka kıyamet aramayın. Başınızı biraz gökyüzüne çevirirseniz, gezegenlerde ilk aradıkları şeyin su olduğunu görürsünüz. Uydu fotoğraflarıyla tespit edilen kaynakları kendi ülke halkı bile bilmez. Bunların sözünü ettiği, demokrasi, barış ve adalet yatırımlar için istikrarlı bir alandan başka bir anlama gelmeyen Kutsal ittifaklarının bir uyuşturucusudur.
İnsanlığın ortak değerleri, bir ülke halkına, hangi hak ve yetkiyle bir devleti tanımama, yolunu kesme gelişimini engelleme, kendi halkını birleştirmenin önünü kesme hakkını veriyor? Haramiler ne zaman bu değerlere saygılı olmuşlar da bu gün olacaklar? O değerler, onların asırlar boyu çiğnediği ve bizlerin asırlar boyu yücelttiği değerlerdir.
Devam edelim;
Uluslararası toplum, savaş ve ambargo yüzünden 15 yıldır mağdur edilen Abhazya’nın zarar gören altyapısının imarı ve Abhazya halkının refahının yükseltilmesi için acil ekonomik yardım sağlamalı, Abhazya demokrasisinin güçlenmesine destek vermelidir.
Bu ne kadar utanç verici bir madde dir. Kimden ne talep ediyorsunuz? 15 yıldır mağdur ediliyormuş! Diasporadakiler ne oluyor peki? Ülken işgal edilmiş,tüm zenginliklerin talan edilmiş, zorunlu göçle kırdırılmışsın, asimilasyona, dejenerasyona, inkar politikalarına maruz kalmışsın, sovyetler zamanında, değil ülkene dönmek, ülkenden gelen, seninle sohbet etmeye dahi korktuğu sanatçı kardeşlerini, ancak sahnelerde izleyip gözyaşı dökmüşsün, gene ilk fırsatta ta 3cü 4 cü nesilden evlatlarını bağımsızlık uğruna şehit etmişsin duyduğun şey ‚15 yıldır magdurmuş!
Diaspora halkının vatanına, toprağına, zapt yoluyla yerleştirilmiş insanların, nasıl geri taşınacağı tartışılıyor. Öte yandan ülkeleri işgal edilmiş,göçe zorlanmış, çekmediği sıkıntı kalmamış halkının magduriyetinden söz etmiyorsun.İnsanlarla alay mı ediliyor? O kucak dolusu sevgilerle karşılanıp tanışma ve güvenin oluşturulduğu, heyecanlı bekleyiş ve taleplere sarılındığı günlerden nerelere geldik? Diaspora da olumlu bir biçimde başlayan çalışmalar geliştirilmiş olsa idi, Abhazya‘nın hiç kimseye ihtiyacı yoktu. Diasporadaki insanlarımız ‚‘‘Bütün Abhazyayı‘‘ maddi ve manevi anlamda kimseye muhtaç etmeyecek kadar olanaklarını kullanırlar. Bu olanakların kullanılması, onurlu kararlı politikaların geliştirilmesi yerine,. Abhazya’ ya ticaret yolu taşeronca peşkeş çekilmektedir. Hem de acil olarak. Kendi çıkar kurumlarını yerleştirmeden kimseye bir kuruş verilmemiştir batıdan. Onları beslediğimiz yetmedi mi?
Abhazya demokrasisinin güçlenmesine destek verilecekmiş bir de. Önce Daısporadakilere kendilerinin saygı göstermesi gerekmezmi? Magduriyetini 15 yılla sınırlayan bir anlayış hangi Diasporayı kucaklar. Ayrıca, Abhaz Anayasasını bir okuyun! Apsuvaların yazılmaya gerek duyulmamış yasalarını da hatırlayın. Demokrasi ve yasalar konusunda insanlığa ders verecek konumdan, memlekette cezaevlerinin açıldığı konumlara düşüldü. Kendi halklarını isyan bayrağı açmadan doyurmayan ve başka ülkelerin zenginlik kaynaklarını silah zoruyla gasp ederek, kendi vatandaşlarına sus payı veren, bu sözüm ona medeniyetten demokrasi mi öğreneceğiz?
Ayıptır ayıp. Diplomatik dil kullanırken de talepler onurlu olmalıdır.
Abhazya’nın siyasi, ekonomik ve demografik yapısını güçlendirmede en büyük rol, büyük çoğunluğu Türkiye’de yaşayan diasporanındır. Abhaz ve Adige diasporası Abhazya için daha aktif ve etkin çaba göstermelidir. Diyasporadan Abhazya’ya nüfus akışı hızlandırılmalıdır.
Abhazya’nın siyasi, ekonomik ve demografik yapısını güçlendirmede en büyük rol, büyük çoğunluğu
Türkiye’de yaşayan diasporanın değil, Dıaspora da yaşayan Abhazlarındır. Adige kardeşlerimizin desteğini sevgiyle selamlarız. Ancak politikalarında yardım adı altında, üst kimlik oluşturma görüntüsü veren girişimlerden sakınmalarını öneririz. Biz Diaspora Apsuvaları Hami rollerinin nasıl başladığı konusunda oldukça deneyimliyiz. Açık kollarımız tarih boyunca her milletin zulümden kaçanlara yurt olmuştur. Tarih okunurken bu asla inkar edilmemeli. Sevgili Adige kardeşlerimizin de kendi adlarına hareket edenlerin politikalarını kardeşlik ilişkilerini bozmayacak şekilde denetlemelerini arzu ederiz.
Diaspora dan Abhazya ya nüfus akışının hızlandırılması şu an için gerekmiyor. Bu baştan önemle ele alınarak uygulanması gereken konu idi. Açıkça belirtelim. Dıaspora apsuvalarının durumları Statükonun korunması perspektifinden ele alındığı sürece büyük bir bölümüne içten bir güven vermeyecektir. Artık Abhazya da ev fiyatları Antalya’yı geçtiyse, kendilerinin de itiraf ettiği güvenlik problemleri kendi halkı arasında yaşanmışsa, bu insanlar demoralize edilmişlerdir ve bu tarz çalışmalarla da bu moral bozma yaygınlaşır. Diaspora Abhazları’nın üzerlerinde oynanan oyunlar nedeniyle güvenleri sarsılmıştır. Yüzyılı aşkın bir zamanda yeniden tesis edilen ve ardından tekrar sarsılan güvenin arttırılması gerekmektedir.
Bizler dünyanın her yanında, her türlü politika ve entrikaları görerek, bulunduğumuz toplumların mentalitelerini kavrayarak ve buna rağmen apsuvalığımızı koruyarak yaşadık. Bu kazanımı sağlayabilmek için, pek çok ülke çocuklarını dünyanın her yanına eğitim ve araştırmaya gönderiyor. En aşağıdan en yukarıya hangi topluluk içinde bulunmuşsak bakış açımız ve duruşumuzla saygı gördük. Artık aleyhimizde yapılan propagandalardan bizler adına utanç duyacağımız talepler ve politikalar nedeniyle tartışılır taşlanır olduk. Dıaspora’dan Abhazya’ya nüfus akışının hızlandırılmasından önce dıaspora da ki apsuvalara karşı takınılan tavrın gözden geçirilmesi gerekmektedir. Diasporada yaşayan her Abhaz’a Abhazya ya gitsin veya gitmesin öncelikle hak ve sorumluluklarıyla kimliklerinin verilmesi gerekir. Uğradıkları zulüm inkar edilerek Abhazya’nın mağduriyet tarihini 15 yıl gibi gülünç bir zamanla sınırlamamak gerekir. Bunu bir STK yaptığında anlayabiliriz. Ama Abhazya’nın politikası olduğunda geri dönüşlerin veya kimseye muhtaç etmemenin neden gerçekleşmediğini anlamamız gerekir.
Her Abhaz tatil yapmak lüksüne sahip değildir. Gençler aileleriyle varlar. Ben kalpleri heyecanla çarpan bir sürü insan gördüm. Onlara neden gitmiyorsunuz? diye sormak gafletinde bulundum .Siz “durumum yok!” diyebilecek bir apsuva tanıyor musunuz?. Başlarını önlerine eğdiler. Kendi içinde bulundukları şartlarda çocuklarını okutabilmek için ne yapacağını şaşıran ailelerine ne diyebilirsiniz? Ayrıca nereye giderse gitsin en fakirinin dönüp geldiği bir bahçesi, kendi evi olan insanları, bir apartman dairesinin kör odalarına sokabilir misiniz? Pek çok sorun sıralanabilir. Hayır, bu talep, bu çalışmalarla gerçekleştirilecek bir talep değildir. 15-20 gençle de hallolacak bir talep de değildir. Sistemli ve tutarlı bir çalışma yürütmeden başarılı olamayacak taleplerde bulunmak, yalnızca başarısızlığa ve yılgınlığa yol açar, açtı da. Bu da, psikolojik savaş yöntemlerinden biridir.
Özellikle, Türkiye’den Abhazya’ya her Abhazın İstanbul’dan Ankara’ya gider gibi rahatlıkla gidebilmesi gerekiyor. Türkiye deki Apsuvaların tarihleriyle, onurlarıyla oynanarak, utancı ve isyanı mı yeşertmek istiyorlar? Türkiye konumu itibariyle tabii ki tanıyamazmış. Yani Türkiye bağımlı bir devlettir Avrupa izin vermeden kendi Cumhuriyetini kurmak için şehitler veren bu halkın hakkını veremez öylemi? Kimin adına hangi anlayışı gösteriyorsunuz? Apsuvalara bu kadar saygısızlık yetmiyor mu? Bu halk Osmanlıda da, Türkiye Cumhuriyetinde de gözünü kırpmadan hizmet vermiş bir Halk. Ne Abhazya‘nın ne de Diaspora lobilerinin böyle bir hakkı yok. Türkiye de Abhazya’ya yol açamayıp oradan, oturup AB den ricada bulunmak, hem TC nin iktidarsızlığının beyanı, hemde Apsuva‘ ya küfürdür. Hepten mi öldük yoksa? Abhazyanın Bağımsızlığı gibi başlıklarla gündemden düşmeyen. Sanki tekrar Rusya’nın hükümdarlığı altına girmiş görünümü veren beyan ve haberlerle Apsuvaların morallerinin bozulmaması gerekmektedir. Ve özelliklede artık Abhazya’da ki ayhabılarla, diasporada ki ayhabıların düzenli olarak karşılıklı birbirlerinin misafiri olmaları gerekmektedir. İnsan ilişkilerinin çözülerek, tek tip insan haline getirildiği bir zamanda bunun önemi çok büyüktür. Bu gerilicilik değildir. Bugün hala Apsuvayız diyorsak bu bizlerin kanun zoruna başvurmadan kendi denetimini kendi sağlayabilen bir öz yapımızın olmasından kaynaklanmaktadır. Kendi kökü, kendi toprağı üstünde yeşeremeyen, montaj edilmiş yeni çağ söylemlerine uygun tek tip bir gelişme gericiliktir gerçekte.
Kafkasya’da barış ve istikrarın sağlanması için Rusya ve Türkiye’ye büyük görevler düşmektedir. Rusya ve Türkiye’nin bölge politikaları açık ve şeffaf olmalıdır. Öncelikli misyon bölgedeki ekonomik yapının güçlendirilmesidir. Abhazya’ya ulaşım imkanlarının geliştirilmesi, özellikle Türkiye’den deniz ve havayolunun açılması önem taşımaktadır.
Burada neden Türkiye ve Rusya ya görev düştüğünü herkes biliyor zaten. Öncelikli olarak ulaşım olanaklarının geliştirilerek hava ve Deniz Yollarının açılması demek;
1.Soçi Olimpiyatları nedeniyle yapılan iş anlaşmalarını harekete geçirebilmek demek. Gürcistan, AB için de USA içinde istikrarsızdır. USA nın o bölgede hamiliği kendi aralarındaki çıkar çatışmalarında jandarmalığı elden bırakmamasındandır. Gürcistan dengelere ve çıkarlara göre dağıtılabilecek bir alandır. Ermeniler, Acarlar, Azeriler, geriye megreller kaldı. Bir sayın bakalım nüfus ne kadar? Nabucco projesi bölgede istikrarın oluşumunu beklemektedir. Bu istikrar da ancak, her çıkar grubu kendi payını garantiye aldıktan sonra sağlanır. Bölge halklarının bir birliği istenmekle birlikte, henüz bölgede üstünlüğün kimin olacağı açıklığa kavuşmamıştır. Kafkasya misyonu Karadeniz işbirliği anlaşmaları gibi misyonlarla, bölgede tek istikrarlı unsur olarak görünen Türkiye ye üzerinden yürümektedir. Türkiye AB’ye efelik ve Kafkasya ya ağabeylik yapar rollerinde olsa da, ticari hayatı bunların elindedir. Abhazya ve Osetya kartlarıyla, güç kazanan Rusya bu yolun açılmasından yanadır zaten. Ancak oda Türkiye’yi kendi şartlarına uygun hale getirebilmek peşindedir. Onlar Türkiye’nin bağımlı olduğunu bilmiyor mu?
Dünya açısından Kafkasya, sadece stratejik coğrafi önemi ile değerlendirilmemeli, bu bölgede yaşayan halkların haklarını koruyacak politikalar geliştirilmeli, bölgenin kültürel, ekonomik ve ekolojik zenginliği desteklenmelidir. Türkiye’de nüfusu milyonları aşan Abhaz Adige diasporası, Abhazya ve Kuzey Kafkasya için teminattır. Diasporanın tarihi misyonunu yerine getirebilmesi örgütlenmesini güçlendirmesi ve siyasallaşması ile mümkündür.
Bu da Türkiye üzerinden Kafkasya da istikrar programının Türkiye diasporası kullanılarak, denetleme ve ‚‘‘hadi artık biz talep ettik sizde adımınızı atın!‘‘mesajının demokratik maskeli iletimidir. Abhazya’nın Dostları sivil inisiyatif grubu Resmi Lobi!yi ve kadim dostlarını Türkiye dışındaki
abhazları ekarte ederek misyoner rollerine soyunuyor. İyi de abhaz adige diasporası, Türkiye de bulunan diaspora halkları adına hangi başarıya ulaşmış? Abhazya adına hangi başarıya ulaşmış? Öyle birşey yok. Tersine Abhazya ile Türkiyenin ilişkileri daha da bozulmuş. Hadi buyurun başarıların bir listesini yapın! Gürcistan fahri konsolosuyla ticaret masasına oturmak başarı ise, bu tür başarılar peşinde koşanlar, atalarımızın ve vatanımızın cenaze namazını zaten kılmışlardı.
Şahsen o halkın bir evladı olarak, bu insanlara haddinizi bilin demek hak ve yetkisini kendimde buluyorum.
Apsuvaları anavatanlarına, haklarına ve onurlarına sahip çıkmaya davet ediyorum.
Karar yine Apsuvalarındır.
Saygıyla.
Açaa‘rıpha Esen ZAFER
Kaynak:
habsuvob@gmail.com